18 Kasım 2010 Perşembe

kalabalıklar arasında


bir milyar kişinin içinde görüyorum gözlerini ve kederleniyorum kalabalıkların arasında... insanlar uçarak aşamıyor ve ayaklarına mahkum kalıyor diye  aşarken mesafeleri.


ben hayatta en çok seni sevdim



ben hayatta en çok seni sevdim

sen çıkıp yeldin, geldin ya yeğin

gündüzler gece oldu, geceler gündüz

güneş tabakta turunç, ay gölde tavus



kazaz inceliğiyle yontardık aşkı, biz aşkı

tek tek, tane tane, an be an

fırat kıyısında içilen mırradan acı

ve deliydi balımız

-ki en çok sevdiğini kanatır insan-



ben hayatta en çok seni öptüm

dudağım dudağına

tenin tenime değende

en güzel kırmızısı dünyanın



ben en çok sana güvendim hayatta

tuttum elini eğildim uçurumuna yüzünün

kar yağarken düşlerimize incecik

sen gibi örtmedi bir daha kimse üstümü



ben hayatta en çok sana küstüm

giderdim senden sana varırdım

sığındığım dulda yine senin kuytun



iflah olmaz martısıydım göğünün

ben tufeyli, ben evcil, ben vahşi

ne olduysam hep senden yana, sana doğru



yirmi bin gözüyle baktım kelebeğin sana

bakar gibi suya gül, uçsuz ve sonsuz

bir yavru kuş ağzıydı yüreğim ağzında

işte öyle, işte öyle, işte öyle sevdim



hayatta ben en çok seni sustum

yaşım göstermedim yağı yabana

geceler boyu eğirdiğim kınnaptın ince

ellerim kalebent, gözlerim sufi

ben seni bir büyük yemin gibi sevdim



ben hayatta en çok seni…

şimdi kim özür dileyecek kuşlardan, kim

hangi dal, hangi mavi

p.b

woman in red



kadının ince ve uzun parmakları vardı.
şehrin ve insanların dışına gidiyordu.

... ateş vurunca saçlarına
zaman dururdu, gözlerini saklar kuytulara,
alır başını giderdi...

sevişmeye, atlıkarıncalara, hüzünlere
giderdi.
işte bundan, bu yüzden,
çiy düşerdi ovalara, kaygan.
ateş tamamlardı kendini, tarih biterdi.
... kıyamet.

kadını dalga sesinden dokumuşlardı
ay ışıklı ve kumsallı.
kırılıyordu.

... sesi ağzından uzak bir yerdeydi.

kadının ince ve uzun dokunuşları vardı.
ay ışıklı ve kumsallı

b.k

let me fall

(tıklayın & dinleyin)

kuşlar



ağaç anlatabilir kendini yağmura,

hiç değilse fısıldayabilir - bunu biliyorum
kuş nasıl tarif edecek, konsa yeryüzünde av,
uçsa bir ömür boyunca vebal.
ve kimim ben, düşe kalka dolaşan
yorgun ruh, dolaşık gönül, som gurur?
ve kim, beni omzumdan öpüp o siyah
yolculuğa çağırır?

b.k