28 Temmuz 2011 Perşembe

dünyanın yuvarlak olduğunu bilmek ve bir ayağı yolda olmak hoşuma gidiyor*




(tık&tık)

anısı biz olalım bu sokakların

öpüşmediğimiz tek saçak altı

hiç bir otobüs durağı kalmasın

biz yürüyelim kent güzelleşsin

gürültüsüz sözcükler bulalım

yeni sevinçlere benzeyen



biz gelince bir yağmur başlar

yüzün çizilir buğulanan camlara

bir uzun karartma biter

akasyalar köpürür birdenbire

ve her avluda adınla anılan

çiçekler sulanır akşamüstleri



bir arkadaş evine uğrarız yolüstü

bir fincan kahve içeriz, ısıtır bizi

başını sessizce omzuma koyarsın

gülüreyhan olur soluğun

biz kalırız kuşlar dönüp gelir

her balkonda bir menekşe sesi



belki yeniden güzelleştiririz

adları değiştirilen parkları

perdeleri hiç açılmayan evlerde

ışıklar yanar çocuk sesleri duyulur

tanıdık sevinçlerle dolar yeniden

kendi sesini kemiren alanlar



anısı biz olalım bu sokakların

ve hiç durmadan yağmur yağsın

biz gürültüsüz sözcükler bulalım

sarmaşıklar fısıldaşsın yine

gidersek birlikte gideriz

yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen



a.t

*cesare pavese

“fear’s very useful. like darkness; like shadows… it’s queer that daylight’s not enough. we need the shadows, in order to walk.”



(tık&tık)




benim bir canla sevip

bin özlemle andığım,

bari gölgeni bırak bana

su çiçeklerinin en güzel yanları



budur,

giderken gölgelerini verirler suya.

güz akşamları dal kıpırdamazken,

suda halkalanan gözleridir

sen de gölgeni bırak bana.

gönlümün bin güzelliğiyle inanıp



sevdiğim,

güzelliğini burada ince ince aratma.

bir kıyıya, bir gün inen fırtına gibi

birdenbire bir şeyler bırak.

birşeyleri soğut,



birşeyleri yak,

dağıt birşeyleri,



birşeyleri kur.

kendini hiç yokmuşsun gibi aratma...

a.t