16 Haziran 2011 Perşembe

uçurumu anladım/ inadım bitti artık/ uçurumu anlayan haklıdır/ uçurumu anlayan susar




önü denizle başlayan rüzgarlı bir kasabadaydık.

sanki yıllardır oradaydık. her şey düzelecekti.

orada doğmaya çabalayarak öldük.



meleğim nehir kanatlarını uzaklıklarda yıka şimdi.



soğuktu, ısınamıyorduk. bu kadar yakınken. aramızda

yalnızca o hava boşluklarının dolaştığı odalardaydık.

biriken bütün rüzgarlar işte orada, o deniz kasabasında

o çok köpekli, çok rüzgarlı yerde patladı. ikimizi aynı

gökyüzüne baktıran, neydi o, ışık söndü. sustum.

sustum. sustum. sustum.

bütün aşkların sonunda yaptığım gibi,

konuşmak hiçbir şeyi, hiçbir şeye ulaştırmıyordu.

biliyordum.



rüzgarlar.. pansiyon.. teras

blue cult.

akşam yürüyüşleri. akşamın batısına

meleğimin kanatlarını da oraya götürerek.

metropollerin asi özlemi sonra

ah benim kaçak sevgilim: istanbul

fincanlarda yol görünmedi bana yaz boyunca.



terin ter, gövdenin diğer gövdeyle buluştuğu yer.

kaç sevişme hatırlıyorsun o günlerden. güç. zor.

yitik hafızam: öksüz çocuğum benim

kendini unutma olur mu?



sustum. sustum. sustum. başkalarının ilgili yollarına

adım atan ayaklarına susarak baktım. yanımdayken kalktın.

gövdeni gövdemin karşısına, sana ilgili gövdelerin

yanına bıraktın. sustum. seni yabancı olduğun gövdelerin arasından çekip çıkaramıyordum.

bunu yapmayacak kadar büyümüştüm. kendini yormanı

sessizce izleyecek kadar büyümüştüm.



meğer dalından düşecek kadar büyümüşüm.



yaprağın ağaçsız kalışını

ağacın çıplaklığını

rüzgarın şiddetini ve rüzgarın

onların her ikisine de ne yaptığını gördüm.



meğer dalından düşecek kadar büyümüşüm.

b.k