(tıklayınca açılır youtube'nin kapısı)
öğleden sonra, pazar... yağmur ısrarla yağıyor geceden beri, koca tekir kedi yatıyor yatağın başucunda.arada kuşların seslerine kulak kabartıp, gözlerini dikiyor cama, ne düşünüyor acaba demeden umursamazca geri dönüyor uykusuna. az sonra titriyor kuyruğu, tuhaf bir avlanma sesi mırıldanıyor, kedim rüya görüyor ve asla kovalayamayacağı kuşlar pençesinin içinde, o uykuya kıvrılmışken.... yaşayamadığı bir an' a nasıl ortak olur insan...
öğleden sonra, pazar... yağmur ısrarla yağıyor geceden beri, koca tekir kedi yatıyor yatağın başucunda.arada kuşların seslerine kulak kabartıp, gözlerini dikiyor cama, ne düşünüyor acaba demeden umursamazca geri dönüyor uykusuna. az sonra titriyor kuyruğu, tuhaf bir avlanma sesi mırıldanıyor, kedim rüya görüyor ve asla kovalayamayacağı kuşlar pençesinin içinde, o uykuya kıvrılmışken.... yaşayamadığı bir an' a nasıl ortak olur insan...
“gerçekler etrafınızı sardığında, tek sığınağınız hayal gücünüzdür." der bir filmde, o film bu film değil. hepimizin çocukluk deyip kaçındığımız şey düşlerimiz değil mi. nereden geliyor yaşamın anlamı, kim nerede, nasıl buluyor el yordamıyla, hep aydınlık değil ki sokaklar, biz de demirden değiliz üstelik.çocukluğumuz peri masallarına inanmadığımızdan mı bitiyor sahi.
oysa yaşam bizi kandırsın isteriz değil mi, isteriz ki yaşamımız bir sihirbazın elindeymişcesine olağan ve gündelik olandan, hiçkimsenin sahip olamadığı tek, eşsiz, muhteşem birşeye dönüşsün. bulamamışcasına bir sihirbazın en iyi hilesini kandırılmak isteriz. puffff!
bir pazar günü durup bakarken kendi yaşamımıza, ah yaşamı ağır çekim seyrederken, beynimizde yavaş çalışmayı becerebilir mi acaba, bir kez olsun bizden hızlı koşmadan ve düşürmeden bizi elinden durdum duruyorum, ve s-u i-s-t-i-y-o-r-u-m mesajını düşürebilir mi mesaj kutumuza.
bir kedi.... yağmuru seyrediyor ve düşleri var, uykusunda kaçıp gidiyor duvarların dışına değil sadece kendinin de dışına. yaşamın anlamı insanların yarattığı birşey olabilir mi sahiden, 62 den tavşan değil, bir kirpi çıkabilir mi istersem. düşlerim nereye taşır beni, kendime böylesi hapsolmuşken. bazı filmler var, bazı durumlar, çaresizlikle, çıkmazlarla yaşanan kaçışları gördükçe, çaresiz olmadığımız halde göremediğimiz rüyaları anlatan. can we bring back the old days again? diyor şarkıda, rüzgar yüzüme yağmur tanelerini vuruyor. bir kedi gibi kapatıp camı dönüyorum koltuğa, yağmur camlara vuruyor unutturmamak için kendini, oysa uyandığımızda hep yarım yamalak rüyalarımız. nedir diyorum, nedir?
mesela bir gün mezar taşında ismim olmasın istesem, içinde olmadığım bir ten nedir ki, mezarlarımız bizim mi, bizden sonra kalanlar için mi giderken... " i fell into the ocean" diye başlıyor başa aldığım şarkı, ben düşlerimin rotasını geriye sarıyorum, deprofundis filmi düşüyor aklıma, üstelik bu film, o film değil.
13 yorum:
Bence senin çocukluğun bitmedi hala. Kaşıyor sadece, yüzeye çıkmak için.
Aklımızı yavaşlatmak mümkün değil ama, hep bizden biraz ileride koşuyor.
yağmuru buraya da gönderirmisin?
:)
Fotoğraflara bayıldım...
yazı ise..
söyleyecek söz bulamadım
ben sustum
sen anladın...............
mor kediler sokağa çıkmak istemiyor artık
sen gibi dostları olunca
bazı gecelerim vardır kaleme alınmış, bilirsin, müzikler geçer içinden, yağmurlar ve yalnızlıklar... ben geçerim geceden, o benden geçer... yürek kalır elimde, bir kedi mırıltısında ortak eder kendini kurduğu düşe. dalar sonra uykuya, uyanır bir kedi mırıltısında ellerim, uzanır boşluğa, tutunur gene, yine ona... içimden bir müzik geçer, o geçer yüreğimden, ben geçer giderim düşlerimden... gün başlar...
. sevgili f,bitmesin zaten. senin benim gibilerin çocukluğu bitmesin, bazılarımız çocuk dizlerini görmeden yaşadığını anlayamıyor işte. kucaklarım.
.canım nil, bu sabah üfledim sana yağmurları, gelip kucağına yağacak :))
.nes, hani anlayınca çok söylemeye gerek kalmıyor ya, sen de bunu anlamışsındır. sevgiyle...
.ateşinsesi, mor kedilere her zaman yer var, aklıma b.o nun şarkısı geldi,alakasız... siz kardeşler hangi kedileri seversiniz, hangi kediler gibi yaşamak istersiniz.
.novella,insan bilir kendisi gibi geceleri yaşayanları, bir geceden diğerine akarken, yeter ki susmasın müziğin tınısı ve yeter ki bitmesin düşlerimiz geceye, öperim.
ne bu film, o film ne de ben aynı benim. ama düşlerim var hala içimdeki çocuğun hala yaşadığını kanıtlayan düşlerim...
sen hep çocuk kal mayam, çocukluk unutkandır acıları unutmaya, tolere etmeye,sevdiklerini ille de sevmeye... unutkandır çocukluk, çabuk iyileşir hertür yaramız :)) öperim düşlerini.
ayrıca "can we bring back the old days again?" yani mor olan kısımda bir tom waits şarkısı yatmakta... baktım kimse dinlememiş.
tıklayıp dinleyin, o film bu film zira.
bu sabah üfledğin yağmur bu akşam düştü kucağıma ... ve saçlarıma... ve yüzüme... ve düşlerime... kokladım, miss gibi istanbul kokuyordu.
biz yağmurlu günlere ne kadar yakışıyoruz değil mi :)
anladım :)
y.; bu cümleler sana mı ait. Harika bir paylaşımdı. Keyifle okudum her satırını...
canım elif, evet ben yazdım... bir film, bir şarkı, pazar ve grilik üzerine. öperim :)
Yorum Gönder