(tıklayınca açılır youtube'nin kapısı)
hatırlıyorum..şunu,bunu, onu... hatırlıyorum evet, bir bilmece gibi değildi aklımdan geçişi, hatırlatma gibiydi daha çok, kapının altından atılan zarftan çıkması gibi mezuniyet davetiyenizin. birden üst raftan düşen albümden saçılanlardı hatırlamak denen şey. ne zamandır unutmayı kendine kurtuluş ilan eden zihnimin dönüşüydü. elimde resimleri saça saça yürürken masanın üstüne, aynada yüzümle karşılaştım. sararmış, kızgın, kırgın, umutsuz bir yüz görmeyi beklerken, yanaklarım ilk kez öpülmüş gibi al'dı ve titriyordu ellerim komadan uyanmışcasına. "yalnız yaşayan insanların, kendi içlerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır." diyordu atay ve ben bir lunaparkın aynı anda hem atlıkarıncasına biniyordum hem korku tüneline. gözyaşlarımı elimin tersiyle silip pencereyi açtım, kar taneleri perdelerle birlikte içeri uçuştu... kendi hayatımda bir anın karküresi olmuştum. bazı fotoğraflar rüzgarın etkisiyle uçarken artık ağlamıyordum, tuzlu gözyaşlarının izlerini sevmiyordum mutlu fotoğraflarda... üstelik bilmiyordum havalanan kar tanelerinin yeni yeri neresi.
ama artık ben orada değilim,
ya da şimdiden
yağmurunu dökmüş bir bulut hafifliğinde,
karanlığın sessizliği
sessizliğin bize düşen mutluluğu içinde
8 yorum:
çok güzel olmuş. içimdeki sus pus olmuş kelimelerin altını çizdi sanki senin kalemin. teşekkürler...
Gün içime tüm ağırlığı ile oturmuşken bir kere, anneannemin yanında başımı dizime koyup onun üzüntüsünü engellemeye çalışırken bir de gözyaşlarımı elimin tersiyle itiyorsam ,iyi ki de bazı okumalara ihtiyacım varmış diyorum. bir daha seviniyorum burda nefes almış olduğuma.
kıymetle. y.
.elifcim ben teşekkür ederim, bazen böyledir işte bir yerde tam içimizdeki bir şey çıkar büyür sarmaşık misali.
sevgiyle...
.luna, siz iyi misiniz?
ben de seviniyorum dost yürekler burada diye.
kucaklarım seni.
"Kendi hayatımda bir anın karküresi olmuştum. bazı fotoğraflar rüzgarın etkisiyle uçarken artık ağlamıyordum, tuzlu gözyaşlarının izlerini sevmiyordum mutlu fotoğraflarda... üstelik bilmiyordum havalanan kar tanelerinin yeni yeri neresi.
ama artık ben orada değilim,
ya da şimdiden
yağmurunu dökmüş bir bulut hafifliğinde,
karanlığın sessizliği
sessizliğin bize düşen mutluluğu içinde.."
Sarıp sarmalayan sıcak yürekli insan yazını okudum daha bir sarmalandım..:))
nazım'ın " ben bir şaşkın oyuncusuyum gülüm alacakaranlığında oynadığım dramın" dizesi geldi aklıma. atlıkarınca metaforundan belki de. iki gün yalnızca ama ben çok özlemişim sözcüklerini, sevgiler :)
.crazy, keşke gitmesen demeyeceğim, hoşgeldin diyebilmek istiyorum birgün. gitmek zamanını bilir insan, bazen böyledir.
sevgiyle...
.nil, atlıkarıncalar benim için öyle farklı anlamlara düşüyor ki bazen. taşıdıkları hüznüyse hiç saymıyorum, yalnızca iki gün ama özledim :))
Ömrümüzün kıymetli anları, bir cam küredeki karlar mı oluyor, kendi başımıza oyunlarımızda, ilerledikçe.
Öyleyse neden gözü nemli bir mutlulukla, hiç durmaksızın binmekteyim bu sözcüklerle,o renkleri silinmemiş atlıkarıncaya hala. Farkediyorum ve seviniyorum.
İyi ki okunmuş bu cümleler; sevinmeye uyanılacak günün öncesinde,duru uykulara yol veren.
Kıymetle.
öyleyse uzaklara gidilemediği yalan desenize, insan pekala bir atlıkarıncaya binip son sürat gidebiliyor, tutunup kelimelere.
duru uykuları konuşmanınsa henüz zamanı değil, perdeler güneşle kavuşmadı henüz ama vaktimiz bol.
kıymetle.
Yorum Gönder