10 Şubat 2011 Perşembe

katibul-esrar





(tıklayınca açılır youtube'nin kapısı)

çünkü ben sırların katibiyim. katib-ül-esrarım. kalplerin sırrını yazarım. sırrını kuşandığım kalbin yerine yaşıyor olmayıp da ölüyor olmam bundan.

sırrını kuşandığım kalbin aşkını da kuşanırım. güvenilirliğim, kalbi kuşandığımdan.

güvenilmezliğim, kalbi kuşanırken aşkı da kuşandığımdan.

ben ki, yaptığım işin çoğulluğundan sıyrılıp da kendi tekilliğimin çekimine büründüğüm anda, aşkını kuşandığım kalp, o da artık tekil bir padişahtır. bir gece çok ağlarsa tarihler bunu yazar.
ben bir sır katibiyim oysa.
cismim gibi adım da sır.
bir gece çok ağlasam tarihler yazmaz bunu.

tarihler yazmasın. ben kendimin tanığıyım. hep başkalarının kalbiyle sevdim. başkalarının yerine hissettim. lisan bilmez bir mütercim ya da büyülenmiş bir büyücü olmadığım bunca ortada iken sırrımı henüz kimseler yazmadı benim. sağımdaki ve solumdaki melekler, yani ki sırrımın katibi olan ve bir gece çok ağladığımda bunu yazan meleklerin dışında. ben sırlar katibi, katibul-esrar. yıl iki bin, isa'dan sonra, bu gece çok ağladım, mevsim ocak, gün unuttum... "

n.b

3 yorum:

nil dedi ki...

bu da benim sen sevdiğim yazısıdır: http://www.nazanbekiroglu.org/kose-yazilari/mor-murekkep-zaman/pervane-niye-kendini-yakar.html

düşünüyorum, n.b. karşıma başka nerede çıkabilirdi ki?... bejan matur geliyor dile içimden:

"kaderinizi sevin
sevin kaderinizi
ve hayat için
mutlu bir tesadüf deyin"

:)

kucaklarım...

Yazgüneşi dedi ki...

"Bir kez kâğıt üzerine silik soluk bırakıldı mı cümle, kıyamete değin hep aynı yerde durur. Sen’den siz’e, siz’den biz’e dönmez öznesi cümlenin. Belli ki gelecek zamanları hep gelecek, şimdiye dair zamanları hep şimdiki zaman olur. Ve garip değil ki mazi sigası hep mazide durur. Cümlenin söylediği aşikâr söylemediği sır. Kalbin söylediği sır söylemediği sır. Kalp değişir, cümle durur. Üstelik cümle hep aynı durur da zaman gelir kalp durur.
Kalbin kapıları sımsıkı üzerine kapandığında cümle artık kendi kaderiyle baş başadır ki o da bir büyük harfle bir nokta arasındadır. Ve dahi bir noktayla ikinci bir nokta arasındadır"

N.B.

y. dedi ki...

canım nil,
istiklalde cezayir sokağının altında kuytu bir dükkan var, ismi günaydın. gerçek mor mürekkep satıyor, bense birgün elimdekiler biter diye her gittiğimde ekliyorum şişelerime yenisini. ve aynı kadın, gölge olmayınca ruh yalnızdır diyor, bundan arıyor herkes kendi gölgesini, öperim.

.ness, bazen öyle cümleler kuruluyor ki, susuyorum. içim çıkıyor sanki, sebebi var mı yok mu sorgusuz.

"7."....ayağa kalktı. tepeden tırnağa siyahtı. boşlukta kapladığı hacme bakakaldım. usulca yürüdü.karanlık dükkan üzerime yürüdü. bir dolaba uzandı. esmer bir kelebeğe benzeyen ellerini gördüm. sağ bileğine geçirilmiş gümüş bilekliğin nakışlarını ve lâ'l taşlarını gördüm.bir buhur tanesini avuçlarının arasına aldı. avucunun ortasındaki kına lekesini gördüm. ufalanan buhur tanesini ateşe attı. gül tam bağrından yandı. buhurun, güzel kokusunu salması için ateşe atılması gerektiğini gördüm. ateş kızıl. buhur siyah. duman bir âh kıvrımı. bir duanın ağırlığı. görmediğim ülkeleri, iki denizin tam birleştiği yerde kurulmuş, bol tapınaklı yitik kentleri gördüm. uzaktan deve çıngırakları.konuşan ırmak. ipek yolunun yıkık köprüsü.

buhur yandı. saldı kokusunu.
ben dayandım."
"meger ask indiği kalbi ihya ediyordu ya, ihya edemezse yok ediyordu. kazasız belasız kurtulmanın imkanı yoktu."
"kelam yanımı feda etmeyi, ah hal ile yetinmeyi bilebilseydim..."

öperim, canısınız, çok candansınız.