11 Ocak 2011 Salı

çocukluğundan beri, kitapları gizli bir kardeşlik bağının işaretleri olarak görmüştü


"belki bu insanlar da kendilerini otların üzerine bırakmak ve kurbağaların sesine uymak ve bir kadının boyu kadar bir toprağa sahip olmak ve orada gerçekten uyumak ve korkmamak istiyorlardı. ve yine de büyük bir ülkeydi burası, herkese yetecek kadar şey vardı. kadınlar vardı, toprak vardı, para vardı. ama hiç kimse yeteri kadarına sahip değildi bunların, hiç kimse ne kadar şeyi olursa olsun bir an durmuyordu; ve tarlalar, bağlar ulusal parklar gibiydi, istasyonlarda görülenlere benzer çiçek tarhları, ya da kavrulmuş boş topraklar, dökme demirden dağlar. burası insanın yerleşip de başını dinleyeceği ve başkalarına 'iyi ya da kötü buradayım. bırakın, iyi ya da kötü burada huzur içinde yaşayayım' diyebileceği bir ülke değildi. beni korkutan da buydu."

c.p

3 yorum:

Elif Gizem dedi ki...

En sevdiğim yazarlardan biri. Yaşama uğraşı kitabını okuduktan sonra o melankolik, kendini bilmiş yalnızlığından dolayı daha da çok sevdiğim...

nil dedi ki...

başlığa vurgu yapasım var, ne güzel bir ifade, henüz küçük prensten bahsetmişken ...

:)

y. dedi ki...

.elif'cim zaman zaman bakması gibi insanın kendisine değil mi? hani hepimizin olmuştur, yaşamın bir anında, bakıp okuyunca birden sırf o paragraf özel bir güç tarafından yaşadığımız o an için yazılmış gibidir.hem benim çok sevdiğim, insanlarımdan olan tezer'i de çok etkilemiştir.


.nilllll, bak hissediyorum bu küçük prens başımıza bela açmak üzere :))) sonra sayfalarca çıkamıyorum etkisinden.