12 Ocak 2009 Pazartesi

yatağın hiçlik kokusu...


tik tak,tik tak...


Gün ,yumuşak ama soğuk havayla aydınlanırken,hiç bilmediğim birini özlediğimi,merak ettiğimi fark ettim.İnsan oğlu ne çok özleyip ,merak ediyor şu hayatta.Ve işinesası ne çok bekliyor.Puslu ve gri günlerde İstanbulayrı bi güzellik taşır ve ben çoğu kimsenin sevmediği grirenge hayranlıkla,kimsesiz ıslak bir bankta oturur,uzakları seyrederim,adaları.Başka biri olduğum hayallerini kurarım,sevdiğim filmlerden sahneler aklımda.Hava griyse mutlakakieslowski,üç renk,üç renk gri var mı acaba hayatta...
Yanımda getirdiğim kahvenin kapağınıaçıyorum,bir duman yükseliyor açılan aralıktan,sonra ardından yoğun kahve kokusu,bunca iç çekişmeme rağmen ,dünyada ki bütün kötülüklere rağmen yaşam bazen öyle güzelgeliyor ki,şimdi bulunduğum noktada yaşlanabilirim.Huzur,ne dayanılmaz bi iksirsin sen,seni nerde bulacağımızınharitası da yok üstelik.Dedim ya hep bekliyoruz hayatta,saatler ilerliyor,birileri bekliyor umutla,özlemle,aşkla,merakla.Anneler çocuklarını bekliyor,çocuklar akşamlarıbabalarının eve gelişini,pencere pervazına konan sığırcıklar onlara ne zaman bişey koyacağımı,köşedeki adam sevgilisini,hersabah işe birlikte gidiyorlar.KomşumSuzan hanım,telefonun çalmasını bekliyor,gezmeye bile gitmiyor,oğlu askerde.Bense yanımdaki banka kim oturacakdiye meraklanıyorum,bana benzeyen birileri var mı diye.Günün bu saatinde,yataktan sırf burda oturmak için benden başka kim kalkar ve gelir diye merak edip,bekliyorum.Gelip geçenler ,köpeklerini gezdirenler,meraklayüzüme bakıyorlar,sabahın kör saatinde genç bir kadın,puslu ama mutlu.Saatimin tiktaklarını duyuyorum kulağımdaki müzik sustuğunda,saati merak ettiğimde saate bakarım ben,telefonunsaatine bakma alışkanlığım oluşmadı hiç.Severim saatleri,işleyişleri,iç aksamları,tiktakları... Dedemin benim yanımda kösteklisinin arkasınıaçtığı an zihnimde bir fotoğraf,dönen dişli,o küçüksarı pırılıtılı parçalar.Bekliyorum,bekliyorsunuz,yaşam ne getirecek diye bekliyoruz...Gelecek olanı aramalı mı,yoksa durup beklemeli mi.Sabit mi kalmak lazım ,gelen bulsundiye bizi.Birazdan gideceğim bulunduğum yerden,gelense asla bilmeyecek beklediğimi. nazım'ın şiiri var..
saat dört yoksunsaat beş yokaltı, yedi, ertesi gün daha ertesi ve belki kimbilir...
nulli se dicit mulier mea nubere mallequam mihi,
non si se iuppiter ipse petat.
dicit: sed mulier cupido quod dicit amanti,
in vento et rapida scribere oportet aqua.



Kim olduğumu ne bilirlerdi.
Şimdikorkunç zordu beni sevmek;
ve ben,buna yalnız Biri'nin gücü yeteceğini seziyordum.
ama,
o Biri,
istemiyordu henüz.
Rilke
içimde acıklı bir ağlama hissi ,sen hissi ,ben hissi
ağlayacağım ,kabul etsem kendimi....
y.
gülüşünün düştüğü yer ne kadar derin?
gözlerinin dokundukları değiştiriyorlar mı renklerini hala?