29 Kasım 2010 Pazartesi

eflatun görüntüler



I.



içinde kelebeklerin ve şarabi kedilerin

dolaştığı melek yağmuru bir şehir olmalı

rüyandaki…



uykusunda üzerine kirazlar dökülen

kristal bir bahçenin gülümsemesi olmalı

bakışlarındaki…



herkese yanmayan bir lambanın kederi

alacakaranlığın mırıltısına karışır

başkasındaki…



ah ne yapsam ruhu doymuyor rüzgarın

aşk ve nehir söz dinlemiyor, eflatun bir ıslık

ağzındaki…



II.



arkadaşlığın kumsalına indim de ağzı

süt kokan bir parıltıyla buluştum

eflatun bir buğu damlıyordu alnımıza

bembeyaz omzunun gölgesinde serinledim

sepetimizde kırmızı şarap ve yakamoz

ve dal gibi gövdemizden sızıyordu denizin sesi

tülden perdesini araladık düşlerimizin

arsız ay ışığı bırakmadı peşimizi

sıcacık mavi bir çukur inliyordu arzudan

seni oracıkta öpüp pınarından içtim

ikimize de gülümsüyordu bitki ve böcekler



iştahla kımıldıyordu gökyüzü…



III.



seni görememek korkusu

eflatun bir melek biriktiriyor uykumda

o muhteşem kalbin sanki yeni bir uygarlığın sevinci

ve senin şu çok bakımlı bakire ruhun

o mavi sesin, acılara direnen ruhun

sanki gülümseyen bir aşkın dirilişi

masalların var çünkü senin el değmemiş

hiç kullanılmamış şarkıların, tütsülerin var

sevgilim hadi bana deniz taklidi yap

köpüğüne yaslanıp mavi düşlerinde kaybolmalıyım…



IV.



bir ağaç yanlış tutuyordu bir çiçeği

gecenin morunu şaraba kattım, sana geldim

gözbebeklerinde binlerce eylül ve ışık damlası

ruhuna kadar isyan ve ince bir okşayışın yaratıcı eli

kendini sıcacık tutabilen sessiz bir ilahe olmalısın

ruhumun vicdanıyla hep acemi kaldım sana

eflatun bir kıpırtıydı öteki yarım…



V.



nerenden yanıyorsan en çok orayı anlat

ve bir mor daha düşür ve bir bulut daha

göğün asma bahçelerinden gelmedin mi

küçük kelimeler meleği beklemeyi bilir

ve bahar damlar ruhundaki kumsaldan

kristal tenindeki koku ormanını salar üzerime

ve billur gibi akar yazlardan yaptığımız bu aşk

senin kardelen çocuğun olurum

mis gibi bir rüyanın eflatun gecesi

ve gecelerin sana sokulgan kedisi olurum

uslanmayan bir aşkın dumanıyla

zıplarım o fazla beyaz gövdenin parkında…

e.t

eylül

seni susuyorum, en çöl yanım bu




her bakışında bir başka kuruyorum

gölgelere ilikliyorum bedenimi

sensizliğe yanaşmıyor hiçbir bakış

her bakışta kör oluyorum.


seni solluyorum, en yaşamsal yanım bu

pencerelere sığmıyor kabaran gövdem

neden böyle taşıyorum, neden böyle taşıyorum

bunca yüklü, geçen zaman

neden böyle taşıyorum?


kabaran ve kararan yürek sana aç

dilde şiir tende istek eksik durmuyor

gölgeler bile sana muhtaç

kelimeler gibi sensiz de olmuyor!

c.k