I.
içinde kelebeklerin ve şarabi kedilerin
dolaştığı melek yağmuru bir şehir olmalı
rüyandaki…
uykusunda üzerine kirazlar dökülen
kristal bir bahçenin gülümsemesi olmalı
bakışlarındaki…
herkese yanmayan bir lambanın kederi
alacakaranlığın mırıltısına karışır
başkasındaki…
ah ne yapsam ruhu doymuyor rüzgarın
aşk ve nehir söz dinlemiyor, eflatun bir ıslık
ağzındaki…
II.
arkadaşlığın kumsalına indim de ağzı
süt kokan bir parıltıyla buluştum
eflatun bir buğu damlıyordu alnımıza
bembeyaz omzunun gölgesinde serinledim
sepetimizde kırmızı şarap ve yakamoz
ve dal gibi gövdemizden sızıyordu denizin sesi
tülden perdesini araladık düşlerimizin
arsız ay ışığı bırakmadı peşimizi
sıcacık mavi bir çukur inliyordu arzudan
seni oracıkta öpüp pınarından içtim
ikimize de gülümsüyordu bitki ve böcekler
iştahla kımıldıyordu gökyüzü…
III.
seni görememek korkusu
eflatun bir melek biriktiriyor uykumda
o muhteşem kalbin sanki yeni bir uygarlığın sevinci
ve senin şu çok bakımlı bakire ruhun
o mavi sesin, acılara direnen ruhun
sanki gülümseyen bir aşkın dirilişi
masalların var çünkü senin el değmemiş
hiç kullanılmamış şarkıların, tütsülerin var
sevgilim hadi bana deniz taklidi yap
köpüğüne yaslanıp mavi düşlerinde kaybolmalıyım…
IV.
bir ağaç yanlış tutuyordu bir çiçeği
gecenin morunu şaraba kattım, sana geldim
gözbebeklerinde binlerce eylül ve ışık damlası
ruhuna kadar isyan ve ince bir okşayışın yaratıcı eli
kendini sıcacık tutabilen sessiz bir ilahe olmalısın
ruhumun vicdanıyla hep acemi kaldım sana
eflatun bir kıpırtıydı öteki yarım…
V.
nerenden yanıyorsan en çok orayı anlat
ve bir mor daha düşür ve bir bulut daha
göğün asma bahçelerinden gelmedin mi
küçük kelimeler meleği beklemeyi bilir
ve bahar damlar ruhundaki kumsaldan
kristal tenindeki koku ormanını salar üzerime
ve billur gibi akar yazlardan yaptığımız bu aşk
senin kardelen çocuğun olurum
mis gibi bir rüyanın eflatun gecesi
ve gecelerin sana sokulgan kedisi olurum
uslanmayan bir aşkın dumanıyla
zıplarım o fazla beyaz gövdenin parkında…
e.t