st.valentine's day
yeni bir tasarımı hevesle denerken
yelkovana kendini astı acemi bir örümcek
buğulu camın rafında yavaşça ölen begonya
üşüdü, biraz ürperdi,bir yaprağını daha döktü.
akşam yağan kar çoktan çamura dönmüştü
derken, durmuştu sanki, bir saatin kalbi
tiktakların boşalttığı mekanda şimdi,
öylesine sallanıyordu zaman.
"biraz düşünmek istiyorum"
"biraz düşünmek"
"uzak herkese...
uzaktan..."
(...)
"düşünmek... biraz... tek başıma...
"sure. why not?"
pıhtılaşmaya başlamıştı çay.ödünç alımıştı 'flat'.
-tam ortasındaydı hiçbiryerin-
bulutların elinden kurtulan tek bir ışık hüzmesi
kırılarak kirli camında pencerenin,
sigara dumanlarının yorgun kareografisine sığındı
ve hemen tükendi,
bir afşar-kilimin labirent gibi uzayan motiflerini
bir süredir konuşmadan seyreden kadın ve erkeği
camın aynasında yakaladıktan sonra...
beynini yerine yerleştirdi yeniden biri
itinayla -ama isteksizce- kafatasının kapağını örttü.
öbürü,
gözlerinin tenha bir köşesine çekildi
nedense,
üzerinden bir yük kalakmış gibi değildi.
tam o sırada ... odanın
naftalin koktuğunu fark ettiler
hafif bir homurtu yaklaşıyordu.biraz titredi
tahta zemin,
bardaktaki su
derinlerde bir yerde
uzun karanlık bir tünele girdi 2.30 metrosu
e.y