9 Kasım 2010 Salı

geceden güne not

*
ben güneşe dokundum, ellerim öyle sıcaktı.

*

kar kesti yolu


sen yoktun.

oturdum karşına dizüstü

seyrettim yüzünü

gözlerim kapalı.



gemiler geçmiyor uçaklar uçmuyor

sen yoktun.

karşında duvara dayanmıştım

konuştum konuştum konuştum

ağzımı açmadım.



sen yoktun,

ellerimle dokundum sana

ellerim yüzümdeydi.

n.h.r

üçüncü zaman


bu dünyanın tam ortasında kendi kozasında hala süren bir efsane var, geçip gidiyor yerine ait olmayan bütün gölgeler, herşey zamanında yaşanıyor, yanyana... birbirini hiç ürkütmeden.


kendine bahçe arayan ölü duvarı
kendine gece arayan bahçe
kendine kendini arayan
tuzlalar boyunca yürüdü gitti
uykunun derin atları
ot ile koru arasında bir zaman
bozgun ile lehçe arasında bir zaman
 ölüm ile ölüm  arasında
kirece bulanmış ay kendine mağrur bir zakkum seçti

acıyı  böyle bildim

kar buğdaya indi
ekinleri ısıtan yaz mızrakları ve ateş
kara kelebek. kara memleket. sisin gümüş yılanı
orman ışığını keser
ama silemez varlığını
her şiirde saklı duran güneş
içimdeki çıplak güdü

ben seni böyle bildim

derin kalıntılarını topla
ellerini kirletmeden
geçtiğin yolların
bulanık ayların suçlarını ver geriye
köklerine aktar bütün sustuklarını
geceyle gündüz arasında bir zamandı
kanına karışan,  şimdiyse çömlek zamanı

kendine kendini arayan
buraya seninle geldim

m.m