18 Eylül 2009 Cuma

tören giysileri



istek bir bıçak gibi girer gözlerine


ve çıkmaz...



çürümüş tören giysileri içinde
askıda salınan kökler.
biz denize düşürsek de ateşi
o hep yanar.
ıssızlık bahşeder karanlığa. Yanar.
tarih bir yanılgı olabilir diyor şair
insan bir yanılgıdır diyor tanrı.
çok sonra
bu toprakların kalbi kadar
çürümüş bir sonrada
insan bir yanılgıdır diyor tanrı.
ve düzeltmek için varım
ama geciktim.

ölü kızıl suyun dalgası
gece yürünen yol
ve yolcuların dağıldığı zavallı yeryüzü
salınan beyaz kefenler
tören giysileri.
ve bir koşu için gerekli tek şey
atın yelesidir.
aslolan,
şimdi ve burada
çürüyüp kaldık.

tanrı görmesin harflerimi
insan bir hata diyor durmadan
ve hatasını düzeltmek için
acı veriyor
sadece acı.

b.m

aşkın



yaşayamadığım birşeysin sen,

elinden tutup sokağa çıkamadığım

kış günü bir avuç kar süremediğim yüzüne

otlar ve çiğ damlalarıyla sevişemediğim

kımıldatmayan bir bakış, bir söz

tam söylenecekken açıp kapıyı

karanlık ağzımı ışıklandıran, yakan fotoğrafları

gümüş laleden masamda, birden leylak..

dirhemleyen sevincimi ışıktan tartacında

can alıp veren, su verip gönül yağmalayan

kurnaz bakkal, hırkama göz diken



yaşayamadığım birşeysin sen,
kokular dağıtıp

kendine yeni adlar yakıştıran

beynimde civa damlacığı, şehvetin sinir telleriyle

dokuyan kazaklarımı, göz çukurlarımı aşkın

tılsımlı gövdesiyle ovan

yastıkta bir yumak saç

boynu kıvrılıp ölmüş güvercin, dokunamadığım

şeylersin sen,


bitiremediğim...



b.p