12 Ocak 2010 Salı

l'envers et l'endroit

"basitlik sözcüğünün tehlikeli bir niteliği var. ve ben bu gece yaşamın belirli bir saydamlığı karşısında artık hiçbir şeyin önemi kalmadığı için ölmek istenebilmesini anlıyorum. bir insan acı çeker, mutsuzluk üzerine mutsuzluğa uğrar; katlanır bütün bunlara,yazgısını benimser, iyice yerleşir içine. saygı görür. sonra bir akşam, hiç: bir zamanlar çok sevdiği bir dostuna rastlar. dostu biraz dalgın konusur onunla. evine dönünce adam kendini öldürür. sonra gizli dertlerden, dramdan söz edilir. hayır... ille de bir neden gerekirse dostu onunla dalgın konuştuğu için öldürmüştür adam kendini. böyle işte. dünyanın derin anlamını duyar gibi olduğumda onun basitliği şaşırtır beni. ilkeleri büyük şeyler icin saklamalı, küçük şeylere acıma duygusu yeter. dişi kedi yavrularını besleyemiyordu. yavrular birer birer ölüyordu. ölü kokusu sidik kokusuna karışıyordu. o zaman bu düşkünlüğün ortasına oturdum; bu çürüme kokusunu içime çeke çeke. bu gece bana doğru gelen şey, bir çocukluğun görüntüsüyse, ondan alabileceğim aşk ve yoksulluk dersine nasıl kucak açmam? bu saat evetle hayır arasinda bir aralık, bir duraklama olduğuna göre, yaşama umudunu ya da yaşama tiksintisini başka saatlere bırakıyorum..."
...evet, her şey basit. insanlar karıştırıyor işleri. masal anlatmasınlar bize. ölüm mahkûmu için 'topluma borcunu ödeyecek,' demesinler, 'kafası kesilecek,' desinler. hiç önemli değilmiş gibi görünüyor. ama ufak bir ayrım var arada. hem sonra, yazgılarının gözünün içine bakmayı yeğ tutan insanlar da vardır.

a.c