21 Nisan 2010 Çarşamba

taylar ve yolcular


çünkü biliyorum : sabrın mesafesine sızıyor susku ;

beklenen fırtına , beklenen bora ve ne gelmezse akla
deniyor bir taşın sabrını , çocuğun uslu sevincini de.
sinsi tarih , aklıevvel felsefe , şımarık geometri
canına okuyor şiirin , yalnızca aşk onarıyor onu
onarıyor ve coğrafyanın her yanı yara bere içinde
yazının ruhu mu olurmuş diyor mahkeme katibi
bu yüzden eskiyor hayat , merhamet yetim kalıyor
bir tek susku kalıyor , dillerde ölüyor birer birer
ölen her dil yalnızlığı oluyor bu dünyanın..

çünkü biliyorum : sabrın mesafesi azalıyor gitgide

kuğunun aryası kuğulara , filler fillere veda ediyor
kendi çığlığının peşine düşüyor bir aborjin
ned kelly kendine bir zırh döküyor ağır demirden
ah ned kelly : cahil ve cesur olum benim
köroğlu’ydu bizim oralarda senin adın yahut celali
çaldığın atın kefaretini ödedin ölümünle , oysa yaşlı
bir çerkes’ten duymuştum : ‘atın fiyatı yoktur’
atlılar geçiyor rüyalarımdan , atlılar geçip gidiyor
hayat canhıraş bir telaş yumağına dönerken
anlatılacak ne çok hikaye kalıyor geride

kelimelerse tutukluk yapan bir silah kadar mahcup..

taylardı mesafeleri hiçe sayan ve yolcusunu
hayal ettiği yerde bırakıp yola revan olan
reddin hayata bağışladığı müthiş gerçek
yıldız şavklarında oynaşan ırmağın delişmenliği
ve kalp atışlarını sarıp sarmalayan alev
bütün bunlar sabırsız bir tayın anlattığıdır
sabırsız bir tayın coğrafya bilgisidir de denebilir
taylar : ölümsüz ama ölümlü , hüzünlü ama cesur
taylar : göğün bulutu , yeryüzünün yalnızlığı
firar duygusunun kışkırttığı büyük öfke

kalbim şimdi bir tayın kalbidir..
a.t

biliyor musun?


orada

beni düşünüyorsun.

hissettim bunu:

bir şiddetli rüzgar gibi

aşarak tepeleri

geçerek boğazları

ulaştı buraya

geldi dokundu bana

düşünmen beni.


orada

beni düşünüyorsan

hissetmelisin bunu:

bir rengarenk ışın gibi

aşarak tepeleri

geçerek boğazları

ulaşmak oraya

gelip dokunmak istiyor sana

düşünmem seni.


o.a