7 Kasım 2010 Pazar

fugue IV.


ben daha yokum

"sizi kendi şehirlerime götürmeliydim"demişti adam.

"kendi sokaklarıma,

çıkmazlarıma, durmadan taşındığım,

hiçbirini unutmadığım evlere".

donmuş gibi dinlemişti.

saydığı şehirlerin

hepsini su ikiye bölüyordu.

andığı sokaklar

hiçbir rehberde kayıtlı olamazdı.

evlere gelince:

onları belki unutmamıştı,

ama bir daha uğramadığı nasıl da belliydi.

"ben yokum" demek istemişti birden,

"ben daha yokum".

"bu ev, bu sokak, bu şehir

bu şehri ikiye bölen su daha yok.

"çoktan susmuşlardı oysa.


e.b

if



o mavilik derdi



beni uykudan uyandırır uyandırmaz

dünyanın bütün huyları yüzünde

ben bunlardan birini seviyorum en çok

sana bir nar kesip uzatıyor ya doğa

tutsam tanelerini

sevincin gözyaşları derdim buna.



bir süre bakışıyoruz karşılıklı

ben uykudan uyanır uyanmaz

benimle şiir gibidir bu

tam karşımda ama yazılmamış

durmadan bileniyor aklımda.



seni unutarak baktığımda bile

dünyanın her yerlerinden geçiyorsun

yayılıyorsun kalabalıklara

yalnız yayılmak mı

aşkın en büyüğü, en dayanılmazı demeli buna.



özlenirsin, alabildiğine varsın da

daha da var oluyorsun gün günden

olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla

bir kadın da değilsin, bir kişi de değilsin

bir kuş olsa mavilik derdi buna.

e.c

*aslında daha önce yayınlamıştım bunu ama kayıtları düzeltirken inatla karşıma çıkınca...

cosmic love

tümceler

"differend'da düzenliyici bir rol oynayan bir başka kavram var: tümce kavramı. buna sınırsız bir kaplam veriyorsunuz, şöyle diyerek: ' fransızca 'aie', italyanca 'eh' amerikanca 'whoops' birer tümcedir; bir göz kırpışı, bir omuz silkme, ayağını yere vurma, belli-belirsiz bir kızarma ya da âni bir yürek çarpıntısı, birer tümce olabilir. ya, bir köpeğin kuyruk sallaması, bir kedinin dikelmiş kulakları? ya, rüzgarın denize taşıdığı bir tohum?' 'tümce' (phrase) sözcüğünün böylesine geniş, konuşma açısından her türlü tanımlamadan soyutlanmış bir anlamı olduğu kabul edilse bile, gene de, bunun ile, zorunlu olarak bağlı olduğu alışılmış dil kullanımı arasında nasıl bir ilişki kurduğunuz, soru konusu oluyor? -etimolijiye başvurabilirim; çünkü, grekçe phrasein, dilsel olmayan gönderi biçimlerini imler. kendi başına-böyle bir anlam bulnabilir mi hiç?- herşey, bir an için bile olsa, bir evren gibi birşey açarak; bununla da, daha belirlenecek bir anlam kazanarak, bir tümce oluşturabilir. dilbilimsel bir kavram seçtim, çünkü dili 'kullanmağa' alışık olduğumuzdan, onun dışında açılan, farklı birçok anlamları olan, birçok farklı eylem olanağı sunan, onca yoğun evreni ancak zorlukla tasarımlayabiliyoruz. sanki hep dilin 'içinden geçip' gitmemiz gerekiyor. "

adsız bir çiçek



rengini dünyaya ilk defa sunan
adsız bir çiçek gibi parlıyorsa gözlerim
sevgilim

bana 'sen bir şairsin' dediğin zaman.
yalnız sana yazıyorum bu şiiri
istersen bir şiir gibi okuma
çünkü her yıl yeniden yazacağım onu
soğuklar başlayınca havalanıp
millerce yol katettikten sonra
güneyi tadan bir kuşun sevinciyle.
ve yazmış olacağım bir de
her dönemde her çağda
sevdanın kendine özgü diliyle.

e.c