30 Ocak 2009 Cuma

Sıkıntıyı veren tatminsizliktir,
aşk değil.
Aşk acı verir.

sessiz


Yüz gün art arda baktım,
incecik puluna.
Yüz güz art arda baktım
adaların üstünde beliren
ebem kuşağına.
Yüz güz art arda
dudaklarım
Bundan daha sessiz
kalmamıştı hiç.

B.

oranj değilim ben,
yasın belirtisiyim,morum, safranım belki
ama oranj değilim.
mutluluk çıkmaz benden.
benim turunçgillerim yapraklarını ağlar.
yine de senin için tuhaf şövalyem,
incelikli zulmün için,
kalbimin morluklarını unutup
oranj olmayı deneyebilirim.

"o, omega, gözlerinin mor ışığı."

kabulleniş


GÖZLERİMİZ KARŞILAŞIYOR,
durup nefes alıyorsun,
gözbebeklerimde gözünün aksi.
öyle bakma diyorsun nasıl demiyorum,
gözlerimi kapatıyorum.

duvarlar


yarım saat önce banyo da tararken saçlarımı ,gözlerimle karşılaştım
muhtemelen hastalığımdan kaynaklanan ,yanlızlık duygusu,hiç kimsem yokmuş duygusu
kendimi affedip ,özgür bırakmak istiyorum,çok korkuyorum.

düşünmeden, acımadan, utanmadan
kocaman yüksek duvarlar ördüler dört yanıma.
ve şimdi oturuyorum böyle yoksun her umuttan.
beynimi kemiriyor bu yazgı, hep bu var aklımda;
oysa yapacak bunca şey vardı dışarda.
ah, önceden farketmedim örülürken duvarlar.
ama ne duvarcının gürültüsü, ne başka ses.
sezdirmeden, beni dünyanın dışında bıraktılar.

carousel


Aşkı en olmadık halleriyle yaşamak isteyen
küçük bir çingene kızı gibiyim,kalbim rengarenk ,
içimde bir carousel ama terk edilmiş kasabalar gibi ,
rüzgarda toz bulutları geçiyor caddelerimden.

"kaldır beni, ey aşk,
kaldır deliliğimin en tatlı nöbetleri,
ey etimdeki hançerin yolculuğu
ve yarışı bıçağın derimi...
batır beni kadınım....
deniz çağırıyor bak
daha fazla ekle ölümü...
belki de ölüm katlettikçe beni..
yeniden canlanırım.
vücudun haritamdır benim
dünya haritası artık umrumda mı sevgilim?
ben kadim başkentiyim kederin
ve yaralarım firavun gravürleri
sancım..uzanır bir petrol sahası gibi
ta beyrut’tan...çin’e kadar...
“doğum”un yedinci yüzyılında
halifelerin emriyle yollara düşen bir kervandır sancım.
kaybolmuş bir ejderin ağzında.
kalbimin kuşu... “naysani.”
ey denizin kumları, ve zeytin ağaçlıkları
ey tadı karın, ve lezzeti ateşin
benim haram çeşnim ve anlayışım
korkuyorum bilmediğimden...koru beni
korkuyorum karanlıktan... kucakla beni
üşüyorum sevgilim,
sar beni.
ninniler anlat bana,
uzan yanımda
n~k

muskat ve ananas




marifetli bir kadın olasım tutuyor bazen,

hem aşk denilen şeyde boş mideyle

bir yere kadar değil mi!

Bedeni ve ruhu ayrı ayrı beslemek gerekiyor.

parmak uçları



Ne olacak bu şarkılarla olan ilişkim benim,ortaçgil diyor ki,
" parmak uçlarım tanımak istiyor seni ,dokunmak istiyor çocuklar gibi..."
Kocaman olup çocuk gibi sevmek,illa kadın erkek ilişkisi değil elbet,
hani mırıldayan bir kedinin karnına dokunmak,
temiz çarşaflara ,bebeğinizin saçlarına ,sevgilinin yüzüne,
şehrin kokusuna dokunmak...
,en son ne zaman dokundum gerçekten sevdiğim şeylere ,parmak uçlarım
la...