14 Şubat 2011 Pazartesi

iki buğulu ağaç olalım, ben sana iki serin taş


"biz iki ayrı ırmak gibi ayrı yerlerden kopup geldik, kavuştuk bir noktada, yanıbaşımızdan küçük bir kol da alarak büyük bir nehir meydana getirdik; birlikte akıyoruz şimdi. nicedir bu böyle. hep de böyle olacak. denize dökülene, ölene dek."
c.s

...



feels like fire dreams are like angels

they keep bad at bay love  is the light

scaring darkness away this time we go sublime


 
love is danger ~ love is pleasure

love is pure ~ the only treasure



autour des amandiers fleurissent les mondes en sourdine...



( tıklayınca açılır youtube'nin kapısı)

şimdi bütün gün yaşlı kadınlar gibi çiçeklerle konuşuyorum, kokusu sen, sıcaklığı senden...

ısrarla merak ediyordun, sesin ısrarla uzuyordu... sana dönüp yansımamı görmek istiyorum dedim, sana neyi hatırlatıyorsam onu, sen hangisini gördüğünde beni anımsıyorsan o, kokumu hangisinde bulduğuna sen karar ver. henüz bilmiyordum, bilmiyordum bu dünyanın cennetinin saçlarıma bırakılacağını. ve bilmiyordum nasıl sulanır orkideler, nasıl konuşulur güllerle, şu inatçı kardelenler nasıl uyuyacak bunca sıcakta ve bilmiyordum beyaz zambaklar nasıl kokar, papatyaları tanıyordum sadece gülümsemeleri yüzünde. 
 şimdi ilk defa böylesine somut, kelimesiz bir dil konuşuyor benimle, sen olmadan, senin sesinle. ben senin gözünde neye benzediğimi bir gülün taç yaprakları dokunurken öğreniyorum dudaklarıma. saçlarım karışıyor cennetine, sonsuz bir bahara teslimken ellerim.
sahi şubatta kim uyandırdı bunca kelebeği yatağından...

sen, âh, ömrümün tenhâ ankâsı






gecenin şehlâ sessizliğinde

göğsünün masum taçyapraklarını öpüyorum

ağzımın kâğıt diliyle

kâğıt dudağıyla ağzımın-

sahi, bir sözün kızteni duruluğunda

uyuyorsun saf kelebeksi kollarınla

etinin serin tülden uykusunu

sen, âh, ömrümün tenhâ ankâsı

göğsümü uyuyan hercai erguvanım

ağzının üşümüş denizlerini öpüyorum

ağzımın beyaz diliyle



beyaz dudağıyla ağzımın-

sahi, bir imgenin kızkuşu akşamında

uyuyorsun saf ipeksi kollarınla

etimin suskun tülden uykusunu

sen, âh, ömrümün tenhâ ankâsı


tenhâ şair tenimde

göğsüme damlamış

ılık tenini uyuyorum hâlâ

h.a



we promised undying love until the sun at midnight burns the sky...




( tıklayınca açılır youtube'nin kapısı)


ödünç aldım kokunu kendi tenimde,

sen kokuyor yüzeyi bedenimin,

her gözeneği.

n.m