15 Eylül 2010 Çarşamba

yeniden doğuş



tüm varlığım  karanlık bir ayettir benim
seni,
kendinde tekrarlayarak
yeşermenin ve çiçeklenmenin sonsuz gündoğumuna götürecek.

ben bu ayette seni ah çektim, ah
ben bu ayette seni
ağaca, suya ve ateşe aşıladım!

hayat belki
bir kadının hergün filesiyle geçtiği uzun bir caddedir
hayat belki
bir urgandır, bir adamın daldan kendini astığı,
hayat belki
okuldan dönen bir çocuktur,
hayat belki
belki,
iki sevişme arası rehavetinde yakılan bir sigaradır
ya da yoldan geçen bir yabancıya
şapkasını kaldırarak anlamsız bir gülümseyişle
"günaydın" diyen bir adamın
şaşkınca geçişidir karşı kaldırıma.

hayat
bakışlarımın senin gözbebeklerinde
kendini paramparça ettiği
o tutuklu andır belki
ve bakışımı
aydınlığın ve karanlığın algısıyla
karıştıracağım duygusu içindedir

yalnızlık boyutlarındaki bir odada,
tek aşklık kalbim
kendi mutluluğunun yalın bahanelerine
saksıdaki çiçeklerin güzelce soluşuna
ve senin evimizin bahçesine diktiğin fidana
ve bir tek pencere için öten kanaryaların şarkısına
bakıyor.


ah..
budur benim payıma düşen,
budur payıma düşen benim
budur,

bir perdenin asılmasının benden aldığı gökyüzüdür,
benim payıma düşen, terk edilmiş bir merdivenden inmek
ve yalnızlık içinde yokolan birşeye ulaşmaktır
bana  düşen anılar bahçesinde hüzünle dolaşmaktır

ve "ellerini seviyorum"
diyen sesinin hüznünde ölmektir.


ellerimi bahçeye dikiyorum,
yeşereceğim, biliyorum, biliyorum, biliyorum
ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın arasında 
yumurtlayacaklar


küpeler takacağım kulaklarıma
ikiz iki kirazdan
ve tırnaklarıma yıldız çiçeği yaprakları yapıştıracağım
çocukları bir zamanlar bana aşık
bir sokak var orada
aynı dağınık saçları, ince boyunları ve sıska bacaklarıyla
o çocuklar,
bir gece rüzgarın bizi alıp götürdüğü
küçük bir kızın masum gülüşlerini düşünüyorlar

bir sokak var
kalbimin
çocukluğumun mahallelerinden çaldığı


zaman çizgisinde bir oylumun yolculuğu
ve bir oylumla gebe bırakmak zamanın kuru çizgisini
bir aynaya misafir gidip dönen
bilinçli imgenin oylumuyla


ve işte böyledir,
birisi ölür
ve geride kalır diğeri
hiçbir avcı,
çukura dökülen hor bir arkta
inci avlamayamaz

ben hüzünlü küçük bir peri biliyorum
okyanusta yaşayan
ve yüreğini tahtadan bir neyde
usul usul çalan
küçük, hüzünlü bir peri
geceleri bir öpücükle ölen
ve ağarırken gün bir öpücükle yeniden doğacak olan

f.f