17 Nisan 2011 Pazar

bir ucu bir kuyuda kaybolan rüzgârlı bir şosede





(tıkyayınca açılır fizy'nin kapısı)

bir ucu bir kuyuda kaybolan rüzgârlı bir şosede

bana doğru yaklaşıyor kavuşma saatimiz yalnayak



yüzü saçlarıyla örtülü kavuşma saatimizin

bir de ağır yürüyor ki deli olmak işten değil

bana doğru yaklaşıyor kavuşma saatimiz yalnayak



ben de telefon direğine bağlıyım kollarımdan

yüreğim de yorgun mu yorgun, duracak nerdeyse

bir de alnıma bir su damlıyor aynı yere artsız arasız

bana doğru yaklaşıyor kavuşma saatimiz yalnayak



ben de seni düşünüyorum da seni düşünüyorum

ben de seni düşündükçe o da ağırlaştırıyor yürüyüşünü

bu böyle giderse yıkılabilirim direğin dibine

o yanıma varmadan...

n.h.r

en sonra bir bulutun, konuşmasını geçirdim deftere...


bırak planlanmış her şey gerçekleşsin. bırak inansınlar ve bırak tutkularına gülsünler. çünkü onların tutku dedikleri aslında hissi bir enerji değil. sadece ruhları ve dış dünya arasındaki sürtünme. ve en önemlisi bırak kendilerine inansınlar. bırak çocuklar gibi çaresiz olsunlar. çünkü zayıflık büyük şey ve güç hiçbir şey. bir adam doğduğunda zayıf ve esnektir. ne zaman ölür, güçlü ve duyarsızdır. ağaç büyüyorken sevecen ve esnektir ama kuru ve sert olduğunda ölür. sertlik ve güç ölümün yol arkadaşlarıdır.

şimdi





o, hep bildiğin, tanıdığın; ama hiç karşılaşmadığın -- karşılaşmayacağını sandığındır: şimdi bütün 'bilgi' yörüngen değişecek; artık bambaşka yataklardan akacak, 'düşünce' ırmağın.
oysa, hep ona göre ayarlamıştın kendini-- ama, başka gezegenlerle, başka nehirlerle...
yepyeni birgelecek haritası çizeceksin şimdi: bugüne dek yaşadıklarının ötesine geçen; ötelerde biryerlerde yeni yerlere görüren yeni yollar belirleyen bir harita: kendine doğru artık yokoluş olarak dokunmayan; varoluş yerlerini de - yeniden_ belirleyen bir harita...

-- evrenin ve dünyan -- gökyüzün ve yeryüzün-- değişecek, artık, şimdi, işte!

hello stranger...



(tıklayınca açılır fizy'nin kapısı)
ama bunu öyle herhangi bir 'sonuç', bir 'gelecek' beklentisi olmaksızın gerçekleştireceksin : geçmişinden bugün(ler)ine uzanan uçlar ileri'ye doğru ' gelişme' olanağı tanımayacak -- anlamın, ne sonlu ne sonsuz, bir şimdi içinde gerçekleşecek: o şimdi(ler)in anlam yoğunluğu öyle olacak ki, 'ileri'de, 'gelecek'te sürüp gitmesinin düşünülmesi saçma olacak.

***

çünkü anlam çerçeven(iz) her yeni 'bugün'de, 'şimdi'de en baştan ve boydan boya yeniden kuracağın(ız)-- yepyeni-- bir çerçeve olacak-- çünkü 'verilmiş', 'hazır' bir çerçeveniz yok ( üstelik 'normal', 'olağan', 'alışılmış' her türlü çerçevelenmişlik, o anlama aykırıdır, onu çeler, giderek engellemeye yöneliktir); olamazdı da : ancak  şimdi - burada kurabileceğin(iz) kadarıyla varolabilecek.

anlamın(ız) şimdi, burada, var...

o.a


baharda



buradayım:
genişliyorum.

uzanıyor dallarım berrak havaha
yeşil titreşimli,dingin, dolu
dalıyor köklerim karanlık toprağa
koyu gizemli, serin, güçlü

buradayım
yükeseliyorum.

oysa buradaydım -
kuruyordum

yapraklarımı hışırdatan rüzgarlar
alıp götürüyordu nemimi.
gövdemi eğip büken fırtınalar
sarsıyordu köklerimi

buradaydım
çürüyordum

tepemde durmak bilmez güz yağmurları
dibimde birikip duran yeraltı suları
dallarım ıslak, köklerim patlak
yapraklarım sarı- kızıl, ölüm rengi.

buradaydım
yitiyordum.

ama buradaydım
dayandım

baharın serin esintilerine
arındırıcı sağnaklarına
ılık ışıklara dek -
ki bir tomurcuk birikip içimde
patladı en uç dalımın en ucunda
açtı yapraklarını, uzanarak güneşe
yayıldı, dolarak gökyüzüne.

buradaydım
canlandım
buradayım
yeşeriyorum

şimdi özlediğim
taptaze bir gonca
büklümleri arasından
özlediğim
rengarenk bir çiçek
açacak, doluluğumu saçacak havaya
çağırarak bütün arıları
olgunlaşacak

buradayım
çiçekleniyorum

şimdi özlediğim
yemyeşil bir meyve
diriliğin ortasından
özlediğim
dopdolu bir çekirdek
düşecek, olgunluğumu götürecek toprağa
çağırarak bütün arıları
dolgunlaşacak

buradayım:
oluşuyorum.

buradaydım
yokoluyordum.
buradayım:
varoluyorum.

buradaydım
yoktum
buradayım
varım -
oluyorum.

o.a