4 Ocak 2012 Çarşamba

i somehow want to be a little seahorse so bad...




(tık&tık)

kader diye birşey yoktur, yalnız sınırlar vardır. en kötü yazgı, sınırları sabırla karşılamaktır. karşı çıkmak gerekir.”

…sınırları tanıyan, benimseyen, bu sınırlara uyum gösteren hiçbir insan, karşı çıkmanın sonundaki bireysel bağımsızlığa erişemeyecek. hem karşı çıkıp, hem de sınırlarda yaşayan insan, yaşamı boyunca çıkmazından sıyrılamayacak. huzursuzluk duyacak ve ne yaşamdan hoşnut olacak, ne de rahatlıkla ölebilecek. yaşlandıkça ölüm korkusu büyüyecek. başkalarının yanında kendini güçlü göstermeye yeltense de, yalnız kaldığında, hiç değilse kendi kendine yalan söylediğinin bilincine varacak. bu bilince varsa, o bile bir adım. birçoğu yalanı gerçek gibi algılayacak kadar sıyrılmış kişisel özgürlükten. oysa insan, hem yaşamı, bize sunulan bu en yüce olguyu, hem de yaşam sonunda sonsuzluğa varmayı hak etmek zorunda. yaşam, bu gelişmeye tüm kapılarını açan bir olgu. gelişigüzel geçip gidilecek bir varoluş değil insan varoluşu. biçimlendirilecek, değiştirilecek, sınırsızlaştırılacak bir herşey. kalıplardan kaçmak için gidiyorum. gitmekten yılmayacağım. kentlere gitmek, kocalara gitmek, geri dönmek ülkelere gitmek, tımarhaneye gitmek, gene gitmek, gene gelmek, hiçbir şey yıldırmayacak beni. yaşamı, 
gitmek 
olarak algılıyorum.

t.ö