26 Haziran 2009 Cuma

masal


kulağımda içten bir müzik çalıyor,balkonda rüzgar esiyor,kollarımı iki yana açıp,bu duygunun peşinde kaybolmak istiyorum.aklımın ,kalbimin fırtınasına karşı koymadan ,durup kendimi kaybetmek istiyorum.gittiği coğrafyanın kaderiyle değişen yelda'dan ne farkım var benim.içimize çıktığımız yolculuklarda ,tuhaf denkliklerle ,bize ait olanı alıp,aslında ne olduğumuzu keşfederken,kendimizde olup bize ait olmayanları da bırakmıyor muyuz.yargının keskin bıçağı hepimiz için ağır ve hayatta bizim dışımızda karar verenlerde var,bu kararın bir ucu bize de dokunuyorken,sorgusuz olmaya cesaret edenler var,tıpkı bizim gibi.

hepimiz aynı mutluluğu aramıyor muyuz aslında,zıtlıklarımızı birleştirecek ,huzursuzluklarımızı dindirecek ,daima sadık kalacak,hayran olacağımız,bizi zekasıyla alt edecek birini aramıyor muyuz?şaşırmak ,sonsuz gülmek,şüpheyle kıvranırken yatıştırılmak istemiyor muyuz?en çok yaşamak istediğimiz şey mantıksızca sevilmek değil mi. kendime bakınca şaşırıyorum,hayatın içinde bunca şey varken ,en basit ,en ilkel duygumuza yenik hale düşüşüme
inanamıyorum. dahası karşı koymaya çalıştıkça ,bir tür sarmaşık gibi beni içine çeken duygunun beni esir almasını ,hep bu esarette yaşatmasını istiyorum.aynı anda aynı duyguları istemeli ,aynı şeyle kavrulmaya yenik düşmeliyiz,mutluluk ancak böyle mümkün olabiliyor.aynı anda yaşanamayanların ,istenmeyenlerin yarattığı huzursuzluğun önüne aşk bile geçemez.o yüzden aşkın havada öpüşme çabası olduğuna inancım,o yüzden taş duvarlara güvencim.nihayetin de;

"bende bir masal istiyorum,bütün gerçekleri önemsiz kılan bir masal...bir masaldan daha az şey yaşamaya razı değilim."


ve var biliyorum!