21 Mart 2011 Pazartesi

aynı masalları dinlemelerine rağmen, ötekiler hiç böyle birşey yaşamadılar...



kendi tuhaflığına yenik herşey, elimde bende de olan bir kitabı okuyorum, bu kitabevinde milyon tane kitap var oysa;

"hürriyet kötü bir kavram olric.

öyle , anlattıkları gibi özlenecek bir ortam değil.

bu hürriyet ,

…kulağıma kötü şeyler fısıldıyor olric.

duymak istemiyorum…"

diyor. yukardaki şarkı çalıyor, bir öncekinin etkisinden çıkamamıştım oysa, aklımdan bambaşka bir şarkının sözleri geçiyor, sözler birbirine karışıyor.  gülüyorum, hayır komik değil ama, şu kitap, şu hava , şu grilik, soğuğa rağmen değişmeyen dalga boyu, ellerimi koklayıp başlarını uzatan köpekler beni mutlu ediyor. birgün seni müjganla tanıştırmalıyım olric, hiçbirşey olmasa susarsınız birlikte...

kendi duvarımın arkasındaydı,gördüm,sakindi ova...



yakınında değilim öfkenin

ve uzağında da değilim rastlantının

kısa ânındayım

ve sonsuzluğun da ardında

ah! öfke için geç vakitteyim

çölden çıkmak gerek bunun için,

atları denize sürmek...


oysa kimseden çıkartmadım öfkemi

saçlarımı uzatmak için kimseye

söz vermedim

kimseye yakın değilim inan

susmaktayım, uzağında değilim unutmanın

ah! öfke için geç vakitteyim

durup dururken bir yerde

karşıma çıkan rastlantıdayım

hafızasındayım eski bahçenin

sarhoş asmaların biriktirdiği

boğazımı yakan acı bir imgedeyim

güneşi anımsamada,

ve orada durmakta

ama orada kaybolmaktayım

ah!öfke için geç,

çok geç öfke için

durgun gölü bulandırmak gerek...


gölde unuttuklarımızı rahatsız etmek!

oysa gölün hafızası var

ve o anımsar içinde unutulanı

ve çürüyüp kendine dahil olanı

ah! öfke için geç

çok geç artık sahrada unutulan gökyüzü için
 
 
ben seni çoğalttım

ben seni çoğalttım

sırlarım azaldı böylece
 
b.k

siyah beyaz bir günmüş, tıpkı bugün gibi,gökyüzü alabildiğine gri...





kırık bir panjur çağırınca rüzgara...



ben çok eski bir fotoğrafta duruyorum.

yüzüm o fotoğrafta bile eski bir fotoğrafa benziyor.

karmaşık bir mitoloji, sarmaşık bir tempo

tam o anda durmuş fotoğrafa;

hâlâ duruyor.


bir büyük yangında donakalan bir an:

köprüsü yok bir köprü ayağı,

kederle yerinde duran.

suyu çekilmiş bir çukur çeşme

bir vakit sebil, ve

bir devrinde gülmüş sonra yıkık eski bir şehir
 
beş kadın bir de yeşile yakın bir sepya:

biri yanındakine ömrünü veriyor,

üçüncüde boynunu sola çeken bir keder

öylece duruyor.dördüncü ha var ha yok bir hayal.

beşinciye çok eski bir yağmur vuruyor
 
siyah beyaz bir günmüş,

fotoğrafın derininde bir gümüş nehir,

donan andan dışarı, bir tek o, yürüyor.

b.k