19 Ekim 2010 Salı

güne not





özlemek diye birşey aklımda
sanki zamansız bir şeyler
dönüyor içimde

şimdi özledim seni
komik bir filmi izler gibi özledim
susamak gibi
ve aralıksız sallanmak salıncakta

...


(tıklayın & dinleyin)

tarihte hiç olmamamış bir yılda


... tam o sırada söğüt ağaçlarının ardından, elbisesinin eteğinin otlar üzerinde sürüyen genç bir kız belirdi. uyuyan gencin yanı başında durdu, ipeksi ellerini gencin başına koydu.genç, uyuyorken güneş ışığının uyandırdığı birisi gibi genç kıza bakınca, kralın kızını tam karşısında ayakta duruken gördü. tıpkı sarmaşığın tutuşup yandığını gören musa'nın yaptığı gibi, dizlerinin üzerine çöktü. konuşmak istedi ancak dili tutuldu. dilinin yerini yaş dolu gözleri aldı.
  sonra genç kız onu kucakladı ve dudaklarından öptü. göz pınarlarının sımsıcak gözyaşlarını yudum yudum içine çekercesine öptü. ney sesinden daha tatlı bir sesle konuştu.
  " sevgilim! seni düşlerimde görmüş, insanlardan uzaklaşrak yalnız kaldığım anlarda yüzünü düşünmüştüm. sen, ruhumun kaybettiğim arkadaşı, bu  dünyaya gelmeme hükmedildiği zaman kendisinden ayrıldığım güzelim yarımsın. sana kavuşmak için gizlice geldim sevgilim. işte sen şimdi kollarımın arasındasın, endişelenme! yeryüzünün en uzak köşelerine kadar senin peşinden gelebilmek, hayat ve ölümün kadehini seninle içebilmek için babamın şerefini terk ettim.
  kalk sevgilim! insanlardan uzaktaki çöllere gidelim."
iki sevgili ağaçlar arasında yürüdü. gecenin örtüleri onları gizliyordu.ne kralın yakalaması, ne de karanlığın karaltısıydı onları gizleyen.

h.c