18 Mayıs 2009 Pazartesi
kinnadikÂr
peşimdeyim,
ağırdan alıp hareketlerimi, çok çok tüketip tüm zevkleri,
boşları dolduran, doluları yolcu eden benim.
kasap aşkı değil bu;
önce kuytusundan faydalanıp, keyfimizi doyururarak,
varsa sütünü sağdıktan sonra, boğazlayıp,
kıçına bir karanfil sokarak ve bir güzel vitrinleyerek
sonrasında,
paramparça edip ne var ne yoksa,
meraklısına satmak üzere, terbiyeleyip,
yeni bir tanesine başlamak akışında yaşamıyoruz,
kasap aşkı değil mi bu,
sözlerimizde bıçaklar,
satır aralarında masatlar bileniyor.
başbağı peşimdeyim,
"kırdın mümkün mü, bileklerimi"*
sana sormaya kalksam mutlaka varsın,
seni bana sorsan, kendimi gösteremem,
oysa hep
"seninleyim", "seninle olacağım", "peşinde yaşarım bu ömrü",
"sen bana ne yaparsan yap, ben ayrılmam peşinden, kovalasan da gitmem"
sözlere inanmak mı benim budalalığım,
yoksa kelimeler hiç bir zaman "göründükleri gibi olmamak"
özelliğine mi sahipler,
fazla kurcalayasım yok, sorularla soramam,
öğrenmek istediklerimi, öyle ki cevapları var, soruları yok.
ya senin inandıkların benim dünyam.
-kendi dünyamızdan başka adım atacak yer yok zaten,
kime gitsen daha önce gidilmiş,
nerede dursan sahibi var,
ne düşünsen daha önce düşünülmüş,
ne söylesen daha önce söz edilmiş,
herkes birbirinin eskisi, yenisi, "bir dönem"liği olmuş,
kimin neresine dokunsan, daha önce defalarca öpülmüş,
kiminle ne yaşasan, diğer "özel"ler arasında kaybolur,
her yer yaşanmış,
herkes yaşanmış,
kendimizden başka yaşayacak yer yok,
en azından, kalanından başka...-
bir dikili ağaç, sarılacak bir taş istemedim,
"kendime", bir başıma yaşayacak tek an düşünmedim,
hiç bir şeyim yokken, hiç bir şeyim yok, demedim,
hiç bir zaman bunlar yersiz, vakit öğlen, hepsini sen.
benim dünyam, senin dünyan.
bütün sahip olduklarımız bir kolajdan ibaret,
karakterlerimiz, istediklerimiz,
yaşadıklarımız, etrafta gördüklerimiz,
hayal ettiklerimiz,
onun bunun parçası,
toplanmışı,
koparılmışı,
yırtılmışı,
dünyada gördüğüm her şey bir kolaj çalışması,
ve belki tanrı kendi uygarlığında, bir pop-art sanatçısı.
kulaklarım paslı, gözlerimi astım,
yüzümün bir tarafını avucuna yatırsan, üzülürsün.
gülümsersin.
yerin biraz geniş olsa, sabrın biraz engin olsa,
rahat olduğunu bir bilsem de, kapatsam gözlerimi,
huzur nedir, görürsün.
peşimdeyim,
saatte bir kasap aşklar öldüren benim,
göğsünde karanfil. -
u.t