6 Ağustos 2009 Perşembe

görünmenin karanlığı


hadi tarif edelim
dipsiz siyah bir gece
bir ateşböceği yanıyor yalnız

karanlık bir yaprakta

yaprağın gecesinde

görünen karanlık

varlığını duyuyor

geçmişle örtünüp

göründükçe

böcek ve kainat
benek benek

yanıp sönüyor

varlık ve hiçlik

baktıklarımıza bölündükçe

m.m

bu bir utanç yazısıdır.herkesten özür dilerim.

bu bloğu okuyan herkesten özür dilerim..
bişey yazmak zorundayım,çünkü bütüm ömrümce,
mukayese kabul etmez ama ölmek istediğim üç an oldu
bu da onlardan biridir.
hani bunlar olacağına ölseydim dersiniz ya,işte o anlardan.
şimdi...
bana son derece ahlaksız nick le yorum yazan ...
bu mudur erkekliğin?
erkek adam dediğin benim bildiğim lafını öyle uygunsuz nicklerin ardına saklanarak söylemez
bu ne terbiyesizlik ...
bu ne ahlaksızlık...
bu blogda adımı,şerefimi koyarım ortaya
ne bir ahlaksızlığım vardır
ne başka tür münasebetlerim
burdan bunu yazan ahlaksıza hodri meydan diyorum
ne ahlaksızlığım varmış benim...
bir tek kişi çıksın ispatlasın...
benim terbiyem yetse o nicki buraya yazarım
ama bunu yazan bilsin ki...
herkimse
umurım bu gün çektiğim üzüntü kadar çeker.

güzü inciten yara


suların inceldiği yaz günleriydi…

atlar büyürdü göğsünde


hız gibi duran şeyler vardı

akşamları eve dönüyordu gün.



gitmek yürürdü!..

nasıl yeşildi evler nasıl beyaz



inerdi gökten ay

oyun bilmediğimden olsa

trenler varmış

giden akşamlar gibi…



yeni bir yaz derdim

bulutlarda kuğu

yakardı kanatlarını…

gittiğin yerde yokluk

tenhada aşk

susardı…



kaldıkça güzü inciten yara büyür!..

memeler taşardı taşlıktan kekeme

bir kadın kendine

durmadan nasıl bakardı



akardı kokusu göğün

bölünürdü zaman

böylece ölürdü

tenha…



üstüne yıkılırdı güzelliğin

kaldığın aynada

göz sığmaz çünkü

durulur rüya



kayıklar bulurdum tarlada

içinde uyurdu zaman…


d.e