2 Ağustos 2010 Pazartesi

küller ve zaman



(tıklayın&dinleyin)

zzaman, dilsiz çocuk, zaman...


bana neler söylemek istedin?

sözcüklere yağan kar´dın

izini yitirdim bakışlarda

bir külün içinden okuyuşlarda

kar´dın, kendini küredin



zaman, dilsiz çocuk, zaman...

ince aşklarla yırtılan

sendin, yollarla erguvan

sunulmuş lanetli kışlardan

aldığım belirsiz dokunuşlardan

kopan tenini dinledin



zaman, dilsiz çocuk, zaman...

sözcüklerin ardında duran

melektin, kendini okuyan
söz´ün geldiği durumu

yaprak ve külden olduğumu

belki onlarda söyledin



zaman, dilsiz çocuk, zaman...

sıcak kan



sizin için kalktım geldim

ve her tarafınızdan ayrı bir koku topladım.

göğsünüzden inat,

boynunuzdan uzun sonsuz bir damar,

açılmış çiçeğinizden hercai polen.

her tarafınıza ayrı bir koku bıraktım,

genzinizde bukağı, bileğinizde

en derin kuyuya atsanız

sesi silinmeyecek huzursuz zaman,

dibimden ilk bulunduğu günkü kadar gür ateş,

kökümden nefes, sapımdan

uzun sonsuz bir okun asi ıslığı.

kokularım kokularınız artık

bir çingenenin kahkahasında patlayan

ansızın güneş.



sizin için kalktım, geldim.

belinize doladığım bu koldan biraz önce

çözdüğüm saate akrep yelkovana kördüğüm,

içinizde hızla köpüren dicle’de

fırdöndü bir atım:

bu keman sizsiniz, bu hoyrat yay ben

alnınızda birikmiş her taneye yansıyor

yüzümdeki gezgin fırtınanın topladığı iz,

iki göz sizde dimdik iki giz,

çıkıyorum doruğunu görmediğim merdivenden

iniyorum dibini görmediğim,

korkularım sizin korkularınız artık –

ya şimdi ölmeyeceksem.



sizin için kalktım birdenbire yerimden,

sizin için konuştu şiirin nicedir

silindiği bu dil, çalıştığı bu soğumuş kas,

kilitlenmiş bu kasık,

bakışıma dadanan bu kırılgan şimşek

sizin için çıktı gecenin simsiyah yüzüne,

sizin için topladığım bulutlar

ve koptuğum sağanak,

ağzımdaki körelmez savaş

ve bu kesik çığlıktaki taşkı,

sizin için bu tutuşmuş fitil,

bu kesif dumanı gözbebeğinize

durmadan gönderen körük,

sizin için

tırnaklarınızı boyayan

sıcak kan.



sizin için kalktım yerimden,

üstümdeki koyu kara tren hüznü,

dilimde herkesin unuttuğu

ve gizini sökmek istediği uçarı aruz,

ellerimdi ateşin ucunda kıvranan,

kimsenin durduramadığı soluğumdu

dolaştığı an her yeri hemen kavuran,

taşıdığımız ortak göçmen ruhta

tuzaklarını bir bir açan ve çözen

gövdeydi – sessiz geceden akan.

benim için açıldınız,

kartal kanatlı pencere.

benim için uzun sonsuz saçınızdan

dolanıp karadüşlerime öldünüz,

toprakta benim için dirildiniz pupa yelken,

güldünüz, tıkandınız, kılıcıma kın

benim için delirdiniz, içiniz deniz.



sizin için kalktım birdenbire yerimden,

sizin için geldim ağır ağır. bu tohum,

bu karmaşık düzenli terkedilmiş bahçe,

heryeri ışıksız bu yabanıl orman sıkışıklığı

yılları delerek büyümüştü içimde.

beklememiştim ki sizin için

benim için beklemediğiniz dönemeçte:

çıkagelmiştiniz, çıktım geldim,

sönmez artık bu uzun sonsuz yangın,

kokular ve korkular,

bir duruş, biriki tokadı andıran kelime,

bu sokaklar, bu midye gibi

kendi üstüne kapanan loş şehir

izlerimizi silmez.

e.b

beyaz



beyaz, diyor octavio paz,

bir başına sonsuz bir dil.

böyle mi diyor octavio paz,

gerçekten tam böyle diyor mu

“beyaz” adlı simsiyah şiirinden

mallarmé’ye uzun uzun bakıp,

bir şiir ötekine aynadır bazen,

gelip bir üçüncü kırana dek ışığı:

yansılar, yankılar paramparça

cümleler içinden geçer, “tıpkı

kardaki ve tebeşirdeki beyazlığın

aynı gözükmesi”nin doğurduğu ani

yanılsama: sütün içindeki suyun

içindeki özsu içimdeki saf kaynak.


e.b

idiller gazeli



gözlerin yağmurdan yeni ayrılmış

gibi çocuk, gibi büyük, gibi sımsıcak



sen bir şehir olmalısın ya da nar

belki granada, belki eylül, belki kırmızı



gövden ruhunun yaz gecesi mi ne

çok idil, çok deniz, çok rüzgar



çocukluğun tutmuş da yine aşık olmuşsun

sanki bana, sanki ah, sanki olur a



aşk bile doldurmaz bazı aşıkların yerini

diye övgü, diye sana, diye haziran



heves uykudaysa ruh çıplak gezer

gazel bundan, keder bundan, sır bundan



gözlerin şehirden yeni ayrılmış

gibi dolu, gibi ürkek, gibi konuşkan



hadi git yeni şehirler yık kalbimize bu aşktan
 
h.e