23 Ocak 2010 Cumartesi

güne not


elma ağacının dallarında nasıl da doğal bir yüktür kar!

geçilmez deniz



-I-

ahreli bir kağıt üstüne simsiyah kapanmışım

kazırım kendimi bir secdeden, ellerimde gizli hattatlar

ve söze gelmez devrik duyarlıklarım

gözlerim -hüznün dilsiz masalcısı-

gözlerimde hiçbir dile çevrilmez intiharlar

oysa saklı hançerimi mağrur bildiniz

kendimin tenha bir yerinde vurulmuşum, yatarım

orası bir denizin gölgesidir, göremezsiniz

(bir peygamberin yanlış ayakları

intihar halinde sevişmektedir)

ölüm üzre bir akrepken menekşelenirsiniz

ve ahreli kağıtlar dürülür ferman diye

yufka ölümlerin hazin tarihleriyle

kar altında kalmış imzasız karanlıklarım

ve azgın sularda kendini arayan deniz

ben konuşmam, susarım

bu aklamaz ki sizi

katilimsiniz



-II-

katilimsiniz en azgın sularda

ellerinizde kan mürekkepleri sarhoş

ölüm nasıl bir sarmaşık ki

(deniz gören) en mağrur balkonlarda

bir gün siz de katilleri seversiniz


m.m

gül kokuyorsun



gül kokuyorsun bir de
amansız, acımasız kokuyorsun
gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yoğun
dayanılmaz birşey oluyorsun, biliyorsun
hırçın hırçın, pembe pembe
öfkeli öfkeli gül
gül kokuyorsun nefes nefese.

gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun
ve acı ve yiğit ve nasıl gerekiyorsa öyle
sen koktukca düşümde görüyorum onu
düşümde, yani her yerde
yüzü sararmış, titriyor dudakları
şakakları ter içinde
tam alnının altında masmavi iki ateş
iki su
iki deniz bazan
bazan iki damla yaz yağmuru
mermerini emerek dağlarının
şiirler söylüyor gene
ölümünden bu yana yazdığı şiirler
kızaraktan birtakım şiirlere
büyük sular büyük gemileri sever çünkü
ve odur ki büyüklük
şiir insanın içinden dopdolu bir hayat gibi geçerse
o zaman ölünce de şiirler yazar insan
ölünce de yazdıklarını okutur elbet
ve senin böyle amansız gül koktuğun gibi
yaşamanın herbir yerinde.

gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun
bu koku dunyayı tutacak nerdeyse
gül, gül! diye bağıracak çocuklar bütün
herkes, hep bir ağızdan: gül!
ve herşeyin üstüne bir gül işlenecek
saçların, alınların,göğüslerin üstüne
yüreklerin üstüne
bembeyaz kemiklerin
mezarsız ölülerin üstüne
kurumuş gözyaşlarının
titreyen kirpiklerin üstüne
kenetlenmiş çenelerin
ağarmış dudakların
unutulmus çığlıkların üstüne
kederlerin, yasların, sevinçlerin
ve herşeyin üstüne bir gül işlenecek.

bir rüzgar, bir fırtına gibi esecek gül
yıllarca esecek belki
ve ansızın dünyamızı göreceğiz bir sabah
göreceğiz ki
biz dünyamızı gerçekten görmemişiz daha
geceyi, gündüzü, yıldızları
görmemişiz hiç
tanışmaya komamışlar bizi güzelim dünyamızla.

öyleyse dostlar bırakın bu yalnızlıkları
bu umutsuzluklari bırakın kardeşler
göreceksiniz nasıl
güller güller güller dolusu
nasıl gül kokacağız birlikte
amansız, acımasiz kokacağız
dayanılmaz kokacağız nefes nefese.


e.c