12 Aralık 2009 Cumartesi


...
belli ki o, saf değil sarmaşıktı. berrak değil katışıktı, kadındı karmaşıktı...


öyle bir çığlıkla attı ki kendini adem uykusundan, gerçekte çığlık atıp atmadığını bile bilmedi. ama iki uyku arasında rüyasının bölündüğü gün gibi gerçekti. ve başına bir şey gelmiş gibiydi.
o zamansızlık zamanında, cennet ırmağının kıyısında Adem, onunla göz göze geldi. kuşları, tüyleri ürkütmekten korkarcasına elini uzattı yavaşça. parmaklarının ucundan dökülen yaseminleri gösterdi. içine dolan ses ve ışığa, sevince sarmaşığa, usulca, sen kimsin, dedi. bildiğini bir kez daha bilmek, kelimesini bir de ondan duymak istedi. ben kadınım, dedi Havva, ama bu benim sıfatım.
adımı henüz bilmiyorum.
sonra döndü Adem'e, aklına bir şey gelmişti.
sesi bengisular gibiydi.
bana, dedi, bir isim ver, varlığım olsun.
durdu, aklından yeni bir şey geçti.bana, dedi, sen isim ver, varlığım senin olsun.
bana öyle bir isim ver ki senin adının yanında dursun.
seni anan beni de ansın. seni hatırlayan beni hatırlamadan olmasın.
bir 'ile' koy aramıza bizi birbirimize bağlasın.


...bir kez bilince. hiç bilmemiş gibi.

olmuyordu...



n.b