11 Haziran 2010 Cuma

aleksandre loşluk



susku altın tozlu bir cevap sende


acı vermek mi istiyorsun, gizemi

sürdürmek mi?

gümüş bir kaptan su içip

seni düşünüyorum

senin altın tozlu suskunu.



bırak barok bir Mevlevi

uzaydan dönerek insin kalbine

bırak herşey herşey

eriyip gitsin

ağızdan pastel gibi başını da öne eğsin

doğulu musun, batılı mısın nesin?

yoksa bölünmüş bir kişilik misin?

yok gibisin, benim yok-sevgilim

yoksa başka bir gezegenden mi

geldin


benimle uyu, kanatlanınız

birbirine değsin

yok istediğim başka hiçbir şey

bu esrarengiz loşlukta.

l.m

yaza girmeden yazda


yaza girmeden yazda ve ilkbaharda

suyun yattığı yatakta

kuşun çaldığı ıslıkta

elin sevgilim

elin

caddede sokakta ve hatta sonbaharda

mayısta ekimde hele ilkbaharda

pazar günü salı ve cuma

dağlarda kıyılarda

nerde olursa orda sevgilim

savaşta ve barışta

savaşta ve barışta

denizde ve karada

her zaman yazılır aşk şiiri

çünkü aşk yazılgandır

ve her zaman ortada

pazar perşembe ve cuma

ama elini tutunca

neden korkarım

bir su alır bedenimi götürür

mayısta ekimde hele sonbaharda

ey dünya kuşkusu gözleri maden sana

görkemli bir kente bakar gibi bakarım

bağışla

t.u