26 Şubat 2011 Cumartesi

and the oscar goes to...


ama nedir kusursuzluk? kime göre?

...



i remember that time that you told me, you said

love is touching souls



original by joni mitchell


je me souviens





(tıklayınca açılır youtube'nin kapısı)


hatırlıyorum..şunu,bunu, onu... hatırlıyorum evet, bir bilmece gibi değildi aklımdan geçişi, hatırlatma gibiydi daha çok, kapının altından atılan zarftan çıkması gibi mezuniyet davetiyenizin. birden üst raftan düşen albümden saçılanlardı hatırlamak denen şey. ne zamandır unutmayı kendine kurtuluş ilan eden zihnimin dönüşüydü.  elimde resimleri saça saça yürürken masanın üstüne, aynada yüzümle karşılaştım. sararmış, kızgın, kırgın, umutsuz bir yüz görmeyi beklerken, yanaklarım ilk kez öpülmüş gibi al'dı ve titriyordu ellerim komadan uyanmışcasına. "yalnız yaşayan insanların, kendi içlerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır." diyordu atay ve ben bir lunaparkın aynı anda hem atlıkarıncasına biniyordum hem korku tüneline. gözyaşlarımı elimin tersiyle silip pencereyi açtım, kar taneleri perdelerle birlikte içeri uçuştu... kendi hayatımda bir anın karküresi olmuştum. bazı fotoğraflar rüzgarın etkisiyle uçarken artık ağlamıyordum, tuzlu gözyaşlarının izlerini sevmiyordum mutlu fotoğraflarda... üstelik bilmiyordum havalanan kar tanelerinin yeni yeri neresi.

ama artık ben orada değilim,
ya da şimdiden
yağmurunu dökmüş bir bulut hafifliğinde,
karanlığın sessizliği
sessizliğin bize düşen mutluluğu içinde

geceye not






( tıklayınca açılır youtube'nin kapısı)

tarçınlı sert küba karışımına, bir çay kaşığı çekilmiş fındık ekleyince ortaya çıkan kokunun bir adı yok.  hani bugün cuma, çok da farklı değil diğer yaşanmış günlerden. kimbilir belki de “şunu anladım ki yaşamanın her türlüsüyle, yazmanın her türlüsü arasında kapatılmaz bir uçurum uzanır. yaşayabilenler yaşar, yaşayamamanın acısını çekenler de bu acıyı yazarlar." diyen faulkner haklıdır. oysa tam şu an başlayan  şarkı   bunu yalanlar gibi, "hep aynı öyküyü yeniden anlatmaktansa yaşadığımızın adı nedir diye sormaktansa kalktım sana geldim" diyor, demek ki yaşanırken de yazılıyor. yağmur aralıksız yağıyor, denizin kokusunu çok uzaklara taşımak için camlarda yağmur damlalarının şarkısı... aslında birkaç tane de jehan dinleyin istiyorum .

 umulmadık bir gün olabilir bugün

bir çeşme gibi akabilir cumartesi

çığlığındaki sessiz harfler..

derken  c.s,  ortaçgil düşüyor tınısıyla yine,  sen diyor... ömrüm aşk, hayat, kitaplar, roman kahramanları, konuşan binalar ve elleri büyüyen bir çocukla geçiyor. gölgeler uzuyor, kısalıyor ve birden geceyarıları yüreğinim yollara düşerken,  içimde ıssız dağların çam iğnelerinin fısıltısı...