10 Kasım 2010 Çarşamba

aşk için




aşk için söylediğim her şeyi bir daha söylerim

sakin mutsuz ya da yırtıcı

herkesin ağzındaki o sonsuz acı

belki de bundandır



nasıl ayrı yaşarım inandığım şeylerden

onları elbette bir daha bir daha söylerim

usul usul ve usla birlikte akıcı

kandır



aşk isterim, aşk olsun isterim

yaşamanın sonu, ölümün başlangıcı

kıyılarda yürürüm, sindiririm kıyıları



of güçlü macun içine kat beni

kanım koyulaştırsın kırmızıyı

anadoluda bir yerden bir yere giden biri

belki bir kirazı hatırlar

bir denizi kesinlikle hatırlamaz

belki hepsini birden hatırlar da bilemez

ne zamandır



aşkolsun ne zaman

aşkolsun tiyatro geceleri

aşkolsun “bravo” sesleri

aşkolsun anadolu otobüsleri



aşkolsun bildiğim ışık

biz birden türeriz istanbulda ve heryerde

görünmez bir mutsuzluğu söyleriz

bilge kayalarla

çarpılan ebonitler

oluşturur tersliğimizi

ey canım, güzel yüzlüm

suyunda denizleri bulduğum

bilmediğim yerlerimdeki sancı

bana bir şey söyle güleyim

bir şey daha söyle

inandır



bir şey daha söyle istersen

beyaz olabilir

suya falan benzeyebilir

bir adaya benzeyebilir.

t.u



the fountain



i carry your heart with me (i carry it in

my heart) i am never without it(anywhere

i go you go,my dear; and whatever is done

by only me is your doing,my darling)

i fear

no fate (for you are my fate,my sweet) i want

no world (for beautiful you are my world,my true)

and it's you are whatever a moon has always meant

and whatever a sun will always sing is you



"here is the deepest secret nobody knows

(here is the root of the root and the bud of the bud

and the sky of the sky of a tree called life;which grows

higher than the soul can hope or mind can hide)

and this is the wonder that's keeping the stars apart "

e.c




(tıklayın & dinleyin)

* resim itü sözlük' den alınmıştır.

sana hasret, sana hayran gönlümüz



ben çocuktum, tek kanallıydı televizyonlarımız, bizim ki nordmende marka... herşeyi ordan öğrendik, magnum dizisini, beyaz gölgeyi, pazar konserlerinde çalan klasik müzikleri, kaptan cousteau... aile bağlarını öğrendik, kökleri, tarihin içinden ne geçtiğini, bermuda şeytan üçgenini, mısır pramitlerini... okulda aynı şeyden konuşmayı öğrendik...  çocukluğumuzda önce insan olmayı öğrettiler bize, o zaman ayrıldığımızı idda ettikleri konular başkaydı, bölünmezdik. bize Mustafa Kemal'in insan oluşu bazen bir fotoğrafla öğretildi, biz putlaştırmayı hiç bilmedik. on kasım dendiğinde hayat dururdu, sanki gelmiş  Mustafa Kemal, o kadar içimizde... biz okuldan, biz televizyondan onun elini tutmayı, yüzünde gülümsemesini öğrendik.
çok kanallı yayın geldi önce, hani tüm dünyanın kapıları. biz çocuklarımıza önce yaratıkları öğrettik. sonra değişen dengelerle değişti yaşamımız.
 benim kuşağım babasını kaybederdi on kasım da. elini tutanı, öğretilen doğrunun mihenk taşını, bugün sahip olduğu herşeyin akıl kapısını kaybederdi, içinde sonsuz yaşatmaya söz vererek. bugün şu anda bir kanalda yüz felci anlatılıyor.birinde çizgi film var, diğerinde kelliğe kök hücre çaresi, geri kalan doksandokuz kanalın üçünde sadece üçünde tören yayınlanıyor ve atatürk belgeselleri.diğerlerinde sadece kenarda küçücük bayraklar. 
ben çocukken, babamızı kaybettiğimizden gülmeyi yakıştıramazdık, can çıkar huy çıkmaz derler, biz böyle öğrendik. bugün on kasım ve taşınırken mozaleye Mustafa Kemal'in naaşı ağlıyorum çocukluğumdaki gibi.


sana hasret, sana hayran gönlümüz

sarı saçlım, mavi gözlüm nerdesin

bu gemi bu "Kara Deniz"

sarı saçlım, mavi gözlüm nerdesin



kurban olam yürüdüğün yollara

kara peçe, yakışmıyor kullara

uyan bak bizim hallara

sarı saçlım, mavi gözlüm nerdesin



bulutlar teriden, dağlar korkundan

sarhostur Mahzuni, senin kokudan

bir daha gel gel Samsun'dan

sarı saçlım, mavi gözlüm nerdesin


aşık mahsuni şerif