9 Şubat 2011 Çarşamba

istenen, yalnızlıklarda eriyip gitmememiz...


(tıklayınca açılır youtube'nin kapısı)
kendinin  tohumu insan, gül de büyütebiliyor kendinden manolya da.
sedir de olabiliyor, gürgen de





"ben ise yalnız basıma yatmaktayım yaralarımla, buzdan dikenlerin icinde".. diyor ingeborg, tercihlerdir kendimizi bulduğumuz yollarda hayat. ben kendimi büyütüyorum, mutluluk mutsuzlukla, hayat ölümle içiçe.



* drawing by anna emilia laitinen

ben ki saçlarımdan bir bahar bıraktım yastığına, isteselerde bilemezler kokusunu...



(tıklayınca açılır youtube'nin kapısı)

korkacaksın, bu dünyada yazdıkları yaşadıklarından büyük kurguculardan korkacaksın. en tehlikelisi onlardır bu alemde, zehirlerini usulca bırakınca mazlum olanlardan korkacaksın. korkacaksın anılarının üstüne kendi isimlerini yazanlardan, senin adını silip camdan adını yazınca olduğunu sananlardan korkacaksın.
- mış oyunundan yorulmayanlardan korkacaksın, korkacaksın mesela senin çölünde kum olmaya kalkanlardan. hiç çöle gitmemişlerin bildiği değişken tepelere takılacak aklın, sabah uyandığında yerinde olmayan vahaya şaşacaksın. topraktaki ayak izini senin olmaktan çıkarıp kendi ayağına uydurandan, deniz fenerlerinin ışıklarını yok sayanlardan korkacaksın. sonra durup nefes alacaksın, yazmakla değişmez yaşanan, gölgesi uymaz kimseye gecenin, adın silinince camlardan, başka bir isim uymaz yerine. işte o zaman acıyacaksın, yaşamadığını yazana, sen olduğunu sanana acıyacaksın, durup bir dua okuyacaksın belki, rabbim kurtarsın diye yüreklerini. tutacaksın sevdiğinin elini, masmavi gökyüzüne koşacaksın, kendi çölünün değişken coğrafyasına, yolun sadece senin bildiğini yazmakla bilinmediğini anlayacaksın. koşacaksın yaşama illaki, yüreğin aşktan taşa taşa, ardında o çok sevdiğinin gölgesi, bırakacaksın yazsınlar, yazılır bütün büyük aşkların efsanesi, sen bir sabah bir fenerin içinde, bir bulutun üstünde, bir çölün kumları girerken ayakkabının içine, hiç olmadığın - mış oyununun öfkesinden sıyrılmış, uyanacaksın sevdiğinin göğsünde. bakıp gözlerine bileceksin ki, o gözlere bakmak gibi bir cümle kurulmadı henüz. şair de değilim yazar da diyeceksin yine de ne diyordu şair,

"say ilk günü yeryüzünün

sular ilk sular

dağlarda açılan ilk koyak

bütün çiçekler birden nevruz
 
say ki,
 
bütün taşlar yeşim


bütün tanrılar pan "
 
yaşam yazılarda değil, o kayalığının ucunda mis kokacak, sevdiğin nefesinde ısınacak, yüzüne bir gülümseme yayılacak. dostların elinden tutacak düştüğünde, gülen anılarını hatırlatacak. sonra oturup yazacaksın, o kalbinin  dünyanın en kıymetli atlası oluşunu, okuyanın içi senin yüreğinle dolup taşacak, - mış değil, kendisi.
üzüleceksin,yaşadıklarını yaşamayanlara.
ah işte, gece gibi karanlıktır bazıları, gözleriniz kör olduğundan gündüz sanırsınız...