27 Eylül 2009 Pazar

kim bağışlayacak beni

I
bir kereye mahsus yaşanan her an
kendi hatasını bir daha düzeltilemeyecek biçimde
içinde barındırır.

bana kanatlarımı bıraktırdılar

bana ihaneti öğrettiler.

başka haber yok.

II
ikiye bölünmüş bir bütün gibi yaşadım

bir yanım öbür yanıma düşman
sağımda kızgın kunlar gezdirdim
solum üşüyor eski bir andan.


III
mum: alıngan.

kendi ateşiyle
kendini yok eden yumuşakça.
erimek üzere varsın, kaderine inanırsın.
ölürken fark edilmez, ışığın solduğu zamansın.

hiçbir aşk titremez sonsuza değin

bütünlüğünü yitirişinden ölür bir mum

ve insan acıdan ölür bir gün.


IV
yüzümde taşıdığım kuyu

soğuk iklim,ağır yaprak tenimde

durup dönüp dokunduğum

yük.

yağmurun aramıza çektiği perdeyi yırtıyorum
geçiyorum göğsümdeki uykunun sarmaşığından
birazdan dünya beni unutacak, ben onu anlamıyorum.
soğuk iklim,durup dokunduğum
dönüp seni
ben de unutacağım.

V
insan ölüyorsa acıdan ölür bir gün

kendine bir daha uğrayamadığından

koyduğu yerde durmayışındandır hayatın
hatanın dönüşsüz oluşundandır.

hiçbir aşk titremez sonsuza değin,
bütünlüğünü yitirişinden ölür bir mum

ve insan kanatlarından

ayrılır bir gün.

b.k

taşın huzuru




orada uyudu öylece.
gözlerine kara bir fular çekti ve taşın huzurunu istedi taşlardan.
duvardaki ağzı açık kartallara ve dili olmayan dişsiz kurtlara baktı.
ve çatıya çevirdi başını.
çatıda gizlenen eski ay.
güneşi tanıyan.
onu bırakıp bırakmayacağımı sordu.
bin yıl.
aynı gün, aynı uyku.
tanrının gölgesi kavuştuğunda,
yeryüzü tarafından uyandırılır insan.
boş vaftiz kabına eğilip,
göğsüne sürdü parmaklarını.
yemin etmemeli.
dünya uyanıyor.
şilan ağaçlarının ardından uzuyor ışığı kâinatın.
ve ben dönüyorum.
yola.
sabah bir şiire.
dünya kımıldatıyor kanımı
ve gördüğüm her şey için hesap soruyor benden.


b.m

sizden hiçbir zaman anlamanızı istemedim yalnızca duyumsamanızı istiyorum





her duygu, her hareket, her bedensel rahatsızlık, kullandığım her sözcük için büyük bir depo dolusu açıklamam var. insan anlayışla başını eğiyor. böyle olması gerekliydi: gene de bu yaşam uçurumunda boylu boyunca düşüyorum. bu uçurum bir gerçek, ayrıca da dipsiz. insan bu taşlı derede ya da suyun yüzünde kendini öldüremiyor bile.


anne, sana sesleniyorum, her zaman yaptığım gibi. ateşim olduğu geceler, okuldan döndüğüm zaman. geceleri, arkamdan beni kovalayan bir hayaletle hastanenin parkında koştuğum zaman. farö’deki o yağmurlu öğleden sonra seni tutmak için elimi uzattığım zaman. bilmiyorum. hiçbir şey bilmiyorum. bu başımıza gelenler nedir? bununla baş edemeyeceğiz. yanaklarım yanıyor ve birisinin uluduğunu duyuyorum, sanıyorum ben kendim uluyorum.


b.