bir kitap, bir şarkı ve kokusu yayılan kahve, perşembeden cumaya bağlanan geceye...
"ben ninemi yalnızlık sanmıştım bir keresinde.
o yıllarda söylenceler eşkıya türküleriyle başlardı
ninemim sesinden keklik ötüşmeleriyle çınlayan
keklik kokulu ormanlar geçmezdi hiç;
dağlar geçerdi
geçerse;
kanlı,
fermanlı
ve dumanlı dağlar geçerdi.
..
ben yalnızlığı sensizlik sanmıştım her keresinde.
o yıllar henüz elektrik gelmemişti balkan'a
geceler şeytan kandilleri ve çıralarla aydınlatılan
birer yalnızlıktı.
güneş görme yetimizin sınırında batınca,
dağlar el ele verirdi hemen;
cinler çoğalırdı yavaş yavaş
ve cinler nedense
hep ninemin tanıklığında evlenirlerdi.
..
ben sensizliği yalnızlık sanmıştım her keresinde.
yüzün gelirdi bir yerlerden bir ülke,
kokun gelirdi bir bahar
ve gülüşün gelirdi ve bir düş gibi,
ille de kendini kendine vurmuşluğun gelirdi de;
ben hep şarkı sanırdım gökyüzünü
kim bilir kimin söylediği.
..
ben sensizliği yalnızlık sanmıştım her keresinde.
(yalnızlık bende bensizlikti oysa;
ya da bende birçok ben.)
..
ben sensizliği yalnızlık sanmıştım her keresinde.
sensiz kalmamak için sendim o vakitler
seni uyuyordum sürekli,
seni içiyordum çay diye,
cennet diye seni düşlüyordum
..
ben yalnızlığı sensizlik sanmıştım her keresinde.
tenler coğrafyası alışkanlıkla geçiliyordu o vakitler.
sevişmeler tek başına değildi henüz;
her dudakta bir toplum nefes alıyordu,
her bakış pencereler kadardı
ve her dokunuş dokunuşlardan kopmuş
küçük bir bağıştı;
adı vardı sevişmenin,
mühürlenmiş rengi sonra,
tanrısı,
hep vardı.
..
ben sizsizliği yalnızlık sanmıştım her keresinde.
laleleştirilmiş bir lale açmıştı o gün yastığımızda,
gözleri çırılçıplak bir arzu'ydu güler'ken;
ve biz bedeni küçülmesin diye
adını almıyorduk ağzımıza.
öpe öpe büyütmüştük çünkü onu;
öpe öpe geçmiş
ve gelecekten.
çünkü her zamanki gibi,
şimdi,
şimdide değildi.
..
ben sensizliği yalnızlık sanmıştım her keresinde,
alevin cürmüydü kum düşü;
bir elma hangi nakışa yakışırsa
ordaydı yaprağın ölümü
ve her pusula kendini gösteriyordu önce,
her bıçak kendine batıyordu
ve gerçekler öyle yalandı ki o yıllarda,
böcekler bile herşeye inanıyordu;
otlar ve taşlar bile,
her şeye.
..
ben neyi yalnızlık sanmıştım bir keresinde?
sulardan bana akanı bilmiyordum o vakitler,
elmalardan, vitrinlerden, bebeklerden
bana akanı bilmiyordum.
pencere camı çatlasa
içimde bir cam fabrikası yıkılırmış bilmiyordum.
güzelliklerim güzelliklerinizdendi
güzelliklerimi bilmiyordum.
çirkinlikler varmış insanı büyüleyen,
bilmiyordum.
..
ben yalnızlığı ne sanmıştım bu keresinde? "
h.a.t