13 Ekim 2011 Perşembe

sana, bana, herkese n'oldu acaba*




üşümüşüm…

düşlerimin üzeri açıktı, bendim,

arzularımsa çıplak, onlardım.

ufacıktı dileğim mavi suya;

örtük bakışının dolaysız ısısı,

…o kadarcıktı!



üşümüşüm…

ölülerimi taşıyordum, öyle sağır.

kaç kez dokundum soğuk dudaklara.

bilemedim nasıl dönmez o göz

ayrıldığı kaynağına,

direnir o kadar!



üşümüşüm…

bu yaklaşan kışla değil,

deniz ürpertisi, göğün alacasıyla değil,

ellerimin soğukluğu hep bir kalabalıkta.

kaçışının gizini gönlünde tuttuğun

bilisiz aşkı

(nı) ver bana!



üşümeyeyim…

zelda



*lale müldür

tik tak


çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda

bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık

olduğunu..

yabancıların en yakınıydın sen !

zelda




tuttum adını aşk koydum bu aykırı dünyada...


hiçbir sesin hiçbir yüze derinlik katmadığı; çarşıların sünger gibi insanların ömrünü emdiği; yüksek sesle konuşmanın haklı ve önemli olmaya yettiği,taşların bağlanıp köpeklerin serbest bırakıldığı,yalanın iplerinin çözüldüğü; insanların, eşiklerine dayanan yıkımdan kapılarını örterek kurtulduğu; mevsimlerin bile devlet zoruyla düzene sokulduğu; annelerin çocuk yerine suç doğurduğu; yatakların mezara, evlerin hapishaneye döndüğü; herkesin gücünü, incittiği insan sayısından aldığı; gülünç olmamak için insanların sevgisini gövdesine gömdüğü, aşağılık bir kuşatma altında, bir halk kahramanı, bir uzak masal kahramanı gibi onurlu, mağrur, bilge ve güzeldi. bizim kusurumuzu, hasretlerimizi, iyiliğimizi ve kötülüğümüzü göstermek için dünyanın başımızın üstünde tuttuğu bir hayal ülkeydi, bayrağı gökkuşağı olan.


herkesin alışverişle yatıştığı yerde sesiyle ayaklanırdım. caddeler dolusu yoksulluk içinde payıma düşen hazineydi. bildiğim bütün güzel sözleri ona söyleyerek onarırdım yalnızlığımı. suyum akmayı öğrenmişti. insanların mutsuzluğu üzerine düşünmeye başlamıştım. en büyük aptallıkları bile gülerek karşılıyordum. duyguyla tenin birbirinde nasıl eridiğini yaşayarak görmüştüm. hiçbir yere sığmıyordum artık. herkesin imrendiği ayrıcalığımdı benim. durup dururken genişliyordu göğsüm. yüzümdeki nilüferdi.

tuttum adını aşk koydum bu aykırı dünyada..