19 Kasım 2009 Perşembe

ormanların gümbürtüsü



artık hiçbir şeye karşı değilmiş gibi

kayıtsızım

yolculuğun sonunda ormanda duyduğum sesi öldürdüm

amacım yoktu sesi öldürürken, ses öldüğü için de

hala amaçsız sayılırım

ormana karşı değilmiş gibi kayıtsızdım

ormandan çıkınca şehrin ışıkları ve ışıkların

suda işaret ettiği anlamların adı olan dünya ile karşılaştım

dünyaya karşı da kayıtsızım


"anlamıyorum seni" diyen birine kendimi anlatmak

üzere uzattığım kitap hala okunmadığı için,

bir gecenin sonunda anlatılmamak için yaşanmış

gönderilmemek üzere yazılmış bir

mektuba koyarak...

mantıklı olan her şeyin nedenini aradım

nedenini aramadığım için artık yalnızca ölümü

ve aşkı seviyorum

konuşma haline gelmeyen şeyleri

susmalı ve sonra ormanın güzelliğinden söz etmeli:

"kış henüz gelmişti, kar tertemiz ve her yer bembeyazdı"

biz de mutluydukkimimizin sevgilisi vardı

sevgilisi olanların üstüne bir taş duvar yıkılıyordu

taş duvar üstümüze sessizce yıkılıyordu

ses ölmüştü çünkü nedenini aramadan


sevgilim sensiz olabilmek için sokaklarda yürüyorum

sevgilim pencereden bakıyor ve yanıma şemsiye almaya karar veriyorum

sevgilim sensiz olabilmek için durmadan

"yağmuryağıyordu" diye bir cümle tekrarlıyorum

sevgilim sokağa çıkarken şemsiyemi almayı unutuyorum

sevgilim son vapuru kaçırıyorum ve iskelenin aynasında

seni ve yağmuru görüyorum

hava soğuk sevgilim, bütün gün sobayla sevişiyorum


iskelenin aynası ve aynadakilerin işaret ettiği

anlamların adı olan dünyaki ona bakarken hayatımıza bakardık

ya da şöyle söyleyeyim:

hayatımıza bakarken sanki ona bakardık

yansıttığı görüntü bakırı altın yapmıyor artık


daha neler yapmadım seni unutmak için, neler yapmadım

aşk filimleri seyredip sonra aşksız bir dünyada

yürümek istemediğim için aşk filimlerine gitmedim

kırmızı bir fular taktım bileğime şeytan kovmak için

arabamı bütün barların önünde park edilmiş görebilirdin

barda peşimden gelen o adama, şeytan kovmak için senden

ve hemingway'den söz ettim:

"çehov da bir amerikalıdır aslında"


neler yapmadım seni unutmak için, neler yapmadım

üstünde dünya haritası olan bir uyku tulumunda uyudum i

yi şeyler gördüm rüyalarımda

sonra bir gecenin sonunda

seni öldürdüğüm için kayıtsızca

ve artık vazgeçtiğim için omuzlarımı tutan o ellerden

uzun süre yaşayıp uzun süre öldüğüm

ve mezar taşıma "ernest ve scott" yazdırdığım için

kremalı çorbalar, et yemekleri ve şaraptan bıktığım

ve durulamalık konyak da çevirmediği için sessizliği

altına"yağmur kayıtsızca yağıyordu"

cümlesinin yerini

"yağmur yağıyordu" cümlesi aldı


sesi yaralı bir kaplan gibi bağırırken bıraktım

"yağmur yağıyor" dedikçe "kış henüz gelmişti, kar tertemiz

ve her yer bembeyazdı" diyen hemingway

ki boks yaparken yazardı

ya da şöyle söyleyeyim:

yazarken boks yapardı

durmadan sesleniyor şimdi bana:

dünya güzel mi?

sen soylu musun?

sevgilin var mı?

mutlu musun?

eve dönünce kahve, yemekten sonra konyak içiyor musun?

yoksa hepten mi unuttun şarabın simyasını?

yağmur hiç yağmadı ben dünyaya baktığım sürece

bakır altına dönüşünceye dek hiç de yağmayacak zaten kayıtsızım,

korkarak ormanların başıma vuran gürültüsünden

a.g

rüzgarını özlüyorum



bırakıp gittiğin zaman beni

dünya terkediyor beni

bir garip duyguyla öyle

yapayalnız kalıyorum

kısa sürüyor verdiğin esenlik

kuşkular ikircikler içinde

başlıyor bekleyişin işkencesi

hiçbir yere sığamıyorum

hele bir de uzadı mı arayışın

unutulmak korkusuyla tedirgin

tükeniyor kalbimin direnci

aykırı sularda bungun

bir çürük tekne gibi

rüzgarını özlüyorum.
ş.e