11 Nisan 2010 Pazar

III.


bir kadın göğsünde kavuşturduğunda ellerini

ne istemektedir.

ne söylemektedir bir kadın.

en fazla yılanlardan istenen aşk

en çok ondan korkulur çünkü.


eski bir dilin gizlediğini

açıklayacak olan kalptir yine de

taşta yer eden

birleşmesidir ruhla yaradılışın


birleşmesidir insanın tanrıyla o sadelikte.

herkesin bir miracı var.

benimki o tepelere yürüdüğümde

bana fısıldanan sözdeydi.

yükselişim kanatlarımı gösterdi bana

ve olmayan isteği hatırlattı.

ne istiyordum?



ne istiyordum taşlarda ilerleyen yaradılıştan.

bir işaret binlerce yıldan

bir işaret aşk olan.


b.m

sana geldim



sana geldim denize giden ırmak gibi
yatağımı değiştirdim dağlarıma kıydım
herşeyi boşladım senin uğruna
dostlarımdan ayrıldım çocukluğumu unuttum
ömrümün her damlası tuzunu sonsuzluğundan aldı
güneşin dağıttı foltlorumu
kanımın düşlerimin çılgınlığımın ecesi
sana verdim belleğimi bir tutam saç gibi
artık yalnız senin karlarında uyuyorum
yatağımdan çıktım perilerimi kovdum
boşverdim nicedir efsanelerime
efsaneler ki onlarda
rimbaud vardı cros ve ducasse vardı
gece yarısı ağlayan valmore
nerval ve ipi vardı
lervantov´u vuran kurşun benim yüreğimden geçerdi
ayaklarınla böldüğün
ellerinle saçtığın yüreğinden
bir zorlu yel gibi ormana tutkun
sabah süpürülüp evden atılan
bütün bir gün görünmeden sabredip
yeniden gelen tozum
sarmaşığım sessiz soluksuz büyüyen
sana bağlı bir sarmaşık sökülüp atılıncaya dek
basa basa aşındırdığın taşım
iskemleyim seni bekleyen eski yerinde
alnının boşluğa bakarken yandığı camım
yalnız sana yönelmiş beş paralık bir romanım
bir mektubum açılıp sonra okunması unutulmuş
tamamlamaya değmez yarım kalmış bir tümceyim
ürperişi çiğnenmiş odaların
geçerken yaydığın güzel kokuyum
ve sen çıkıp gidince mutsuzum aynan kadar
l.a

pazar



...
sen,
sevgili, daima hasretle seyrettiğim
bahçelersin sen. bir kır evinde
açık bir pencere - -, ve sen daha yeni
atmışsın adımını dışarı, dalgın düşünceli
karşılamak için beni. rastgele geçtiğim sokaklar,
sen onlarda az önce yürümüş ve gözden kaybolmuşsun.
ve bazen, bir dükkanda, aynalar hala sersemlemiş
olurlardı senin orada bulunmuş olmandan, irkilmiş
geri verirlerdi benim çok ani hayalimi. kim bilir? belki de
aynı kuş yankılanıyordu içimizden ikimizin de
ayrı ayrı, dün akşam.

r.