28 Mart 2010 Pazar

sandık



bir kutu dolusu anahtar. Régie

des Tabacs de l'Empire Ottomane,

paslanmış, kenarları delinmiş

o kutunun ağırlığını tartmak güç.

çekmecelerin, evrak dolaplarının

ve evlerin sahipleri geçekte yıkım

yerlerinde dolaşan birer hayalet.

ne çok taşındık! nasıl dolaştırdık

bunca umudu, terkedilişi, kaybetme

ve kaybolma duygusunu? içimize

kazınmış yolculuklar birer loş

düş ve hiçbir zaman hiçbiri

gerçekleşmemiş tasarılardı oysa:

bu anahtarları olmamış kilitlerde

sandık. sahi, sandık! kendisi

duruyor da onun, yıllardır giz'li

bir ölü gibi anahtarsız bekliyor.

insan asla açmamalı böyle bir

efsaneyi. herkesin hayatında

içindekileri unuttuğu, umduğu,

bambaşka kutularda aranacak

eşya, söz ve işaretler kalmalı.



e.b

rağmen


kayıp bir gün daha.
çocuklar büyüyor, yaşlanıyoruz
seni seviyorum.

soğuk bir çağrı daha.
tanıdık bir boşluk, dağılıyoruz
seni seviyorum.

gitti bir arkadaş daha.
zaman ölüyor, duruyoruz
seni seviyorum.

gizli-açık bir mutsuzluk daha.
çok konuşuyorlar, sıkılıyoruz
seni seviyorum.

s.b

güne not