birden gülüşünü hatırladım, sana bişey anlatıyordum, gülmeye başlamıştık ve sonra kesememiştik, alıp o anı kasaya koymak istemiştim,çınlayan tınıyı.... içim huzurla doldu,gülüşünü hatırlayınca. ne zaman unutuyoruz, ne zaman hatırlıyoruz... uzuvları kesilen kediler ,kayıp parçanın varlığını önce unutur sonra hatırlarlar ve buna göre gelişir her davranışları.insanlar unutmaz, insanlar inkar eder bildiklerini.beyninin her hücresine kazınmış anları inkar ederek başlarız işe.unutmak çok sonra gelir ama bilinenler acı verdiğinden üstünü örtmek görmemek isteriz. birine ait eşyaları saklarken ,üzeri örtülür hep,resimlerin,eşyaların....ama toz olmasın diye,zamanın izleri sinmesin diye, çekili perdelerin arasından sızan güneş soldurmasın diye. ben de senin üstüne örtü örtüyorum, seni unutmak için değil, hatıralarım tozlanmasın diye.solmasın diye gülüşün zihnimde, seni hep taze tutmak istiyorum içimde.bir gün gelip kaldırdığımda örtüleri ,sen orada her renginle var ol diye.
"seni hatırlamaya başlamam gerekecek
bir başkası keşfetmeye başladığında seni,
çoraplarının üzerinde bacaklarının birleştiği yeri
ve gülümsediğin anları.
çok sonra göreceği düşlerin
ilk sahnelerini oluşturmaya başladığında biri.
ve unutmam gerekecek seni
bir başkası hatırlamaya başladığında
bir başkası keşfetmeye başlarken seni.
ve hayatım bomboş, tüm yaprakları koparılmış
bir çiçek gibi: seviyor, sevmiyor, seviyor.
ve yalnızlık, seninle hiç birlikte bulunmadığımız
bir yerde bulunmaktır ve yalnızlık unutmaktır
böyle olduğunu senin: iki kişilik bilet almak isteyip
bir başına yolculuk etmektir otobüste.
şimdi resimlerin gibi aynanın da örtüp üzerini
uykuya yatacağım. göklerdeki kuşlar
uykumun etini yiyecek. içimdeki köpekler,
kanımı yalayacak. hiçbir şey görünmeyecek dışardan"