29 Ocak 2011 Cumartesi

seni hep gökyüzünün önünde düşünürüm...


rüzgar camları tıkırdatıyor, kırık bir panjurun simetrik sesi çınlıyor vadide... ayaklarımı uzatıyorum terasın duvarına, insan hiç anlamını bilmediği şarkılarda ne çok hayat öğreniyor. sevgili kırlangıç diye başlayan mektuplar posta kutularında... üşüteceksin diyor içeriden bir ses, sarındığım battaniyeye bırakırken soluğumu. yorgunum, hastalıktan kırılırken yaşamı pause tuşuna basıp durdurmuşum gibi, sanki ağır çekim uçuyor kuşlar havada, sanki su bardağa dolarken daha bir yavaş akıyor, rüzgarın yavaşlığından kararsız yapraklar... telefon yok, televizyon yok, internet yok, ısıtıcının sesini saymazsak, alamadıkları tek şey sessizlik...


elimdeki kitap göğsüme kapanırken ben bir şiirde gidiyorum, düşlerime, sana ve hayata... gözlerim kapanırken gecenin mavisi sarıyor dünyayı, soğuğu unutursak, yazdan çalmış rengini.bak ellerim hala sımsıcak, bazı şeyler var ki durdurulamıyor. ille de isyankar yüreklerimiz.



"kuşun gözleri

kapanıyor

uykuya dalıyor ağacın üstünde

ağacının üstünde.

orman değişiyor

rüyasında

ve derinleşiyor, bayram havasında.

sessiz olan ay

yükseliyor.



küçük kuş ötüyor

yorgun.

tüm ormanda tek yaprak

kımıldamıyor.

uzaktan duyuluyor, uzakta

yıldızların korosu."


orada öylece dururken ve beklerken ve bilemezken, gece sana bırakıyor beni, gökyüzünün tüm kuşları bende kanat çırpıyor.