7 Nisan 2009 Salı

yalnızlığımı öldürdüm!




- and how do you take your coffee, agent cooper?

- black as midnight on a moonless night...

Şu an

Şu an şu dakika kelimelerimi kağıda değil,birinin göğsüne yazıyor olma isteğim var.Yalnızlık bulaşıcı,sinsi bir hastalık ,gelirken anlamıyorsunuz ,göndermesi zor.Bir gün ansızın aynada karşılaşıyorsunuz,insan suretinden sıkılır mı,sıkıldım işte.
yalnızlığım ,git artık.
kendinden mahrum et beni!

nar

Üstümde beyaz yazlık elbisem,seni düşünmeden günler geçirdim. Adını duymadan, zaman duymadıklarımızı nasıl da sessizce alıyor bizden.
Oldum olası severim taze meyveleri,hele büyük yayvan bir kasede ışıldayan elmalar ,o canım yeşil üzüm ve hüzünlü nar.Kırmızının en güzelidir nar,bir meyve olacak olsam,nar tanesi olurdum diye geçirdim içimden kırarken,kar taneleri gibidirler,içleri hep farklıdır.
Birden adını duydum ,o tınısı , kendisi hiçkimsede yokmuş gibi duran adını. Olmadık zamanlarda düşermiş gibi söylediğim adını. Elimde ki kasenin yere düşmesiyle dağıldı nar taneleri ve ben odanın orta yerinde öylece çakıldım.Bir koşu içeri giren annemin çığlığını duyduğumda gördüm ayağımda ki cam parçasını, kenarından sızan kan ,nar tanelerine ,oradan adına karışıyordu.Ve hiç olmayacak bir yemin gibi yanaklarımdan süzülüyordu. Acıdan ağladığımı sananlar yanılırlar,acı herkesin anladığından farklıdır. Bir süpürgenin ucunda gitti nar taneleri,suya ,toprağa karıştı kan.Sen de mi böyle gittin benden. Zamanla hüzün de acı da dağıldı, üzeri örtüldü, başkalaştı.
Sadece adın aynı kaldı,o kimseler benzemeyen ,herkeste başka duran adın, kaldı.

the fall

Genelde arka arkaya bu tip eklenmelerden hoşlanmıyorum ama filmin bu sahnesi böyle en olmadık anlarda beynimde çınlıyor,herkes kendi cümlesini bekliyor hayatta,benim cümlem böyle bişey olmalı, bu cümle nedense öyle çok şey barındırıyor ki,hayrete düşüyorum.