31 Ocak 2009 Cumartesi

sevişme halleri -2-

sen olmaya duyulan özlem olsa gerek,düşünmeyelim sevişelim.










"seni bir gün en yakının ele verirse eğer,

öğren susmasını ve ağlamamasını.

bir kavanozun içinde mavi bir gül yetiştir

her gün daha çok yaşayan.

bir masalın ağzını kapat

ve yat geniş odalarda.

bir oksijen çadırında.

ona kötü bir şey olsun istedim.

bana aşık olsun istedim."
l.m

30 Ocak 2009 Cuma

Sıkıntıyı veren tatminsizliktir,
aşk değil.
Aşk acı verir.

sessiz


Yüz gün art arda baktım,
incecik puluna.
Yüz güz art arda baktım
adaların üstünde beliren
ebem kuşağına.
Yüz güz art arda
dudaklarım
Bundan daha sessiz
kalmamıştı hiç.

B.

oranj değilim ben,
yasın belirtisiyim,morum, safranım belki
ama oranj değilim.
mutluluk çıkmaz benden.
benim turunçgillerim yapraklarını ağlar.
yine de senin için tuhaf şövalyem,
incelikli zulmün için,
kalbimin morluklarını unutup
oranj olmayı deneyebilirim.

"o, omega, gözlerinin mor ışığı."

kabulleniş


GÖZLERİMİZ KARŞILAŞIYOR,
durup nefes alıyorsun,
gözbebeklerimde gözünün aksi.
öyle bakma diyorsun nasıl demiyorum,
gözlerimi kapatıyorum.

duvarlar


yarım saat önce banyo da tararken saçlarımı ,gözlerimle karşılaştım
muhtemelen hastalığımdan kaynaklanan ,yanlızlık duygusu,hiç kimsem yokmuş duygusu
kendimi affedip ,özgür bırakmak istiyorum,çok korkuyorum.

düşünmeden, acımadan, utanmadan
kocaman yüksek duvarlar ördüler dört yanıma.
ve şimdi oturuyorum böyle yoksun her umuttan.
beynimi kemiriyor bu yazgı, hep bu var aklımda;
oysa yapacak bunca şey vardı dışarda.
ah, önceden farketmedim örülürken duvarlar.
ama ne duvarcının gürültüsü, ne başka ses.
sezdirmeden, beni dünyanın dışında bıraktılar.

carousel


Aşkı en olmadık halleriyle yaşamak isteyen
küçük bir çingene kızı gibiyim,kalbim rengarenk ,
içimde bir carousel ama terk edilmiş kasabalar gibi ,
rüzgarda toz bulutları geçiyor caddelerimden.

"kaldır beni, ey aşk,
kaldır deliliğimin en tatlı nöbetleri,
ey etimdeki hançerin yolculuğu
ve yarışı bıçağın derimi...
batır beni kadınım....
deniz çağırıyor bak
daha fazla ekle ölümü...
belki de ölüm katlettikçe beni..
yeniden canlanırım.
vücudun haritamdır benim
dünya haritası artık umrumda mı sevgilim?
ben kadim başkentiyim kederin
ve yaralarım firavun gravürleri
sancım..uzanır bir petrol sahası gibi
ta beyrut’tan...çin’e kadar...
“doğum”un yedinci yüzyılında
halifelerin emriyle yollara düşen bir kervandır sancım.
kaybolmuş bir ejderin ağzında.
kalbimin kuşu... “naysani.”
ey denizin kumları, ve zeytin ağaçlıkları
ey tadı karın, ve lezzeti ateşin
benim haram çeşnim ve anlayışım
korkuyorum bilmediğimden...koru beni
korkuyorum karanlıktan... kucakla beni
üşüyorum sevgilim,
sar beni.
ninniler anlat bana,
uzan yanımda
n~k

muskat ve ananas




marifetli bir kadın olasım tutuyor bazen,

hem aşk denilen şeyde boş mideyle

bir yere kadar değil mi!

Bedeni ve ruhu ayrı ayrı beslemek gerekiyor.

parmak uçları



Ne olacak bu şarkılarla olan ilişkim benim,ortaçgil diyor ki,
" parmak uçlarım tanımak istiyor seni ,dokunmak istiyor çocuklar gibi..."
Kocaman olup çocuk gibi sevmek,illa kadın erkek ilişkisi değil elbet,
hani mırıldayan bir kedinin karnına dokunmak,
temiz çarşaflara ,bebeğinizin saçlarına ,sevgilinin yüzüne,
şehrin kokusuna dokunmak...
,en son ne zaman dokundum gerçekten sevdiğim şeylere ,parmak uçlarım
la...

27 Ocak 2009 Salı

tarihte bir gün...

Birgün deseler ki,tarihte bir yer seç kendine,gene sen ama istediğin yerde, deseler ben, Nizarın karşı evine taşınırdım ve ondan beş yıl sonra doğardım,büyüdüğümü görsün ve bana yazsın şiirlerini diye.

şarkılar söyle kulağıma.dünyanın yaradılışından bu yana
alnımın değeceği bir yurt arıyordum
önce duvarlara yazan beni ve sonra silen yeniden
bir kadın saçıydı özlemiyle tutuştuğum
güneşin ötesine taşıyan bedenimi...
ve bir kadın dudağından savuran aşağıya
çekilmiş altın tozuna çeviren.
hayatımın ışığı, yelpazem
fenerim.
meyve bahçelerimin ilanısın sen.
portakal esanslarıyla bir köprü kur üstüme
ve fildişi bir tarak gibi
yerleştir saçlarının karanlık delhizlerine.
sonra unut beni.bir su damlasıyım salt.
iki anlamlı.
ekim ayının defterinde kalmışım.
aşkın parçalıyor beni
çiftesiyle kafkaslardan savuran bir vahşi at gibi
ve gargara yapıyor gözlerimin yaşıyla.
deliliğimin en tatlı nöbetleri ey,
daha fazla öfke ekle bana, daha fazla.
senin aşkına özgür bıraktım kadınımı
senin aşkına inkar ettim kendimi
ve senin aşkına kestim bileklerimi."
n~k



sevişme halleri (1)


I want to every inch of you!

Taking your hand

Fingers to my lips
I want to love every inch of you
Taste every part of your body

As if I can drink your loves blood

Through your very pores
I want to get lost in your eyes

Consumed by your kiss

Set my body on fire

Quench the fire in my blood

With sweet caresses

Touch my soul with your passion
Lay down beside me

Feel my body crying for you

Let's get lost in each other

Touching, exploring, tasting

We will exceed passion, go beyond bliss

For this is our night

Want me, like no other

Need you,

like the air that I breathe

Together,

one mind, one soul

Fused in the heat of passionate love

Existing in this moment

Forever

gecenin sesleri...

"gece tınısı ,büyüsü süprizleri...
ama duysaydınız gövdesinin titrek selini"

dağılmış saçlarım,karışmış aklım...



dinle sevgili
düşledim ben
öyle göründü ki düşündün sen
kaçmayı bana ve olmaya bir büyük zambak
eğilmiş üzerine arsız suların
ama ben farkındayım
güzel kokunun
ve geldim binerek üzerine
yakuttan bir atın içerisine
suların sürdüm ben
aşağı kızıl bir atı acı acı bağırırken kıymıklanan
köpükten yakaladım seni
kavradım üzerine ağzımın
dinlesevgili
düşledim ben
düşümde SEN....

c.

26 Ocak 2009 Pazartesi

...

Bir süredir bir hüzün yerleşti gözlerine,üstelik de çok yakıştı diyorsun.gözlerimde ki hüzün kalbimi nasıl acıtıyor,görmüyorsun.

bekleyen olmak...

bana dair...

"Pencerede bekleyen kadınlar soyunun üçüncü kuşağındanım. Ninem bir şey yapmadan duramıyordu. Camın yanında gözlerini kaldırmadan dikiş dikiyordu... Anneannem, öğleden sonraları en sevdiği koltuğunda oturur, pencereden dışarı bakardı. Dizlerinin üzerinde örgüsü dururdu. Ama o hiç kıpırdamadan otururdu. Sanırım bir taraftan da düşünüyordu. Hayatını, aşkı, bizi...Sonra annemin, perdenin arkasından kulesindeki prenses gibi Andre'yi bekleyip gözetlediğine tanık oldum. Pencerede çok kalmıyordu. Annem onu merdivenin başında karşılıyordu.Bana gelince...Ben tek bir kare cam için yanıp tutuşuyorum.Ah! Ayakta burnu cama dayalı dikilmiş annesini bekleyen bir çocuk gibi aşkı bekleyeceğim o pencere kenarını ve o zamanı bana bir verseler!.."

c.l.

Kuşku

Darian Leader çiftlerin kafasından geçen sevilme kuşkusunun kadına ve erkeğe göre farklılık gösterdiğini söyler. Kadın sürekli "beni seviyor mu?" diye sorar içinden... Erkekse soruyu kendine yöneltir hep: "Onu seviyor muyum?"

25 Ocak 2009 Pazar

bekleyiş

okusun biri beni
ya daağıt yaksın ardımdan
kim ki kuşandı zırhını
yaş dökmüyor artık
içi ellenmedik coğrafya
tel tel sıra sıra kamaşır durur
uzanan bu bekleyiş
hayata vuran damga:
ya “yürü git” diyor“ya kal burada…”

n.e

hadi be ordan...



"o kadar güzelsin ki,insan gerçek olduğunu idrak edip dokunamıyor,
hayal kuruyor,olmadığını varsayıp" dedi.

hadi be ordan dedim

belirsizlik,yersizlik



Beni en çok anlatan dizelerden birisi,içimdeki bu yersizlik duygusu...

"Her şair biraz İbrahm'idir kendisinin,
birazdan fazla İsmail'i.
Nasıl çağırırsanız çağırın beni,
adımı kaç harfle yazarsanız yazın,
yerim yurdum çoktandır belirsizliğinde belli..."
-E.B-

seni seviyorum mu?

"Neden "seni seviyorum" demekten kaçınırız? Severken bile... Sevdiğimizi söylemek için içten içe can atarken bile apaçık biçimde "seni seviyorum" demeye çekiniriz... Söylene söylene içi boşaldığı için mi, çok yavan geldiği için mi? Haydi canım siz de!.. Söylene söylene içi boşalmayan tek sözdür belki de bu... Hayır! "Seni seviyorum" demekte zorlanırız, çünkü hissederiz ki, bu söz içinde ciddi bir yemin, kapsamlı bir vaat barındırır. " (mı?)
h.b.

24 Ocak 2009 Cumartesi

pink


kim şişenin rengine bakarak bir parfüme aşık olabilir
pink...
kokusuysa sıcak,yumuşak,ıslak

anlık ölüm!

Dudaklarına dokunuyorum senin, kenarlarını çiziyorum tek parmağımla, sanki benim elimden çıkmış ağzın, ilk kez aralanıyor sanki; gözlerimi kapamam kafi, her şey yeniden yeniden başlıyor, elimin altında, her seferinde bir başka ağız doğuyor istediğim türden, elimin seçip yüzüne yerleştirdiği nice ağız arasından seçilmiş bir ağız bu, seçen benim, kendi ellerimle yüzüne çizivermek için onca özgür ben seçtim, nasıl olduğunu anlayamadığım bir rastlantı sonucu olarak, elimin altında çiziktirdiğim ağıza tıpa tıp uyan bir ağız oluyor seninki.Bana bakıyorsun, çok yakından, gitgide yaklaşıyor yüzün, seyrediyorsun beni, tepegözüz sanki, gözlerimiz büyüdükçe büyüyor, üstüste gelerek iki göz tek göz oluyor: tepegözler birbirine bakmakta, solukları karışmış birbirine, ağızlar buluyor yekdiğerini, dudaklar sıcacık, kavgada, dil düşlere henüz dokunmuş, bir sessizlik dil üzerinde, bir eski koku, mis gibi, ağır bir hava dolanıp duruyor. O an işte, ellerim dalıyor saçlarına, derinlerini okşuyor ağır ağır, ikimizin de ağzı çiçek ve bal dolu sanki, sarmaş dolaş, öpüşüyoruz, hızlı hızlı, derin duyumlarla. Isırıyorsak eğer, acısı tatlı, birbirine karışmış soluklarımız içerisinde, sönüp gidiyorsak eğer, dönüşüyorsak kısa ve korkunç bir boğuluşa, ölüme, bu anlık ölüm güzel. Tek bir tükürük tek bir olgun meyva tadı; yapışmışsın bana, duyuyorum titremelerini, suda titreşen ay gibi aynı...
Cortazar - Seksek.

komiklikler zinciri..

hala nasıl video ekleniyor anlayamadım,bu kendimi salak gibi hissetmeme yol açıyor
ama "Killing me softly" Freddi Mercury Love me yi dinliyordum,ya da seyrediyordum diyelim.büyük harflerle imrendim,olur da bir gün öğrenirsem eklerim.

şimdilik linki...
http://www.youtube.com/watch?v=lt1WSSnWNuE&feature=related

Never let me fall...

because you loved me

kurtulmayı dilemek...


Bu gece meleğimin

Kalbi daralmış

Bilmiyor tozundan uyku yapmayı

Unutmayı

Meleğim kanadını süzse

Dökse üstüne yüzüklerin

Geceye verse içini

Uyku getirse...


b.m

seni gördüğümde....(onun çölünde)

herşey dengesizlikte gizli, dengesizleşiyorum adınla.

Onun çölüne gittim.
Konuğum, Duvardaki kan pıhtısında.
Onun bulduğu damar beni çağırdı.
Ve ruhum eski bir kanla yıkandı.
...
Bir sırrın bana verilmediği yerden
Sordum ona
Bana ne söyleyeceksin?
Çölün söylemediği ne?


b.m

23 Ocak 2009 Cuma

vahşi/hevesli/meraklı






du fragst mich, was soll ich tun?

und ich sage: lebe,wild und gefährlich xx

alles was die seele durcheinanderrüttelt,

ist glück.



arthur schnitzler

Ankara da aşk halleri - sene 97


Konuşuyorum tlf da,Ankaradan haberler,kikirdiyorum,
kahkaha atıyorum, yatakta ters dönüyorum.Ankara da
özlediğim şeyler var, kar kış günleri...
28 aralıkta soğuk bir günde kuğulu parkta kaybedilen
idda sonrası çıplak ayakla gezip,doyamayıp kendimi karlara
atma ,yuvarlanma,şımarma, üşüme,ayaklarımın ellerin
arasında ısıtması,cezanın eğlenceye dönüşmesiyle keyiflenme,
hastalanma,sonrasında mükemmel ötesi sıcak aşk dolu bir bakımla iyileşme.
Cafemiz'in doyulamayan romantizmi,dudağın kenarında kalan
ılık browniyi yalama bir kere daha aşık olma,hep olma halleri.
Aşıkken ve sonsuz eğlenirken güzeldir,Ankara.

demişti biri bana...

"kış aylarinin sevinç saçamayan isiklari nasil kederli bir gönüle teselli vermezse, güçsüz olma hakkimiz için, yaradilmişligin derin buruklugunu dindirmek için siginacak bir ruhun var...
evreni dinliyorsun, budur bilgeligin zaten...karsiliksiz ve pervasiz bir tutkuyla seven ama yüzlerce zincirle baglamnis bir hayata mahkum olan, cesaretiyle binlerce savasi
emziren ama bilinmez kaderlere gitmeye boyun egen ben
senin evreni dinleyişindeki
ustalığı merak ediyorum..."

nk

istanbul

http://www.youtube.com/watch?v=i9BaKe9RZ04
sabah karanlıkta çıktım evden,arabaya binip kontağı çevirmemle duydum tınıyı...
aklımdan geçen ,aklından geçen.İstabul soğuk ,İstanbul puslu.

Rüyamdaki aptal kadın
Hala aklımda adın.
Bir dursan bir dinlesen,
Bir dursan ah bir dinlensen.
Yakışmaz mı İstanbul bize?
Korktun kaçıp gittin işte.

korkup kaçıyorum şimdi.

22 Ocak 2009 Perşembe

delilik...

aklımı kaçıracağım,bu delilik anı,
bu esrime.
aklıma mukayet olmalıyım ama nasıl yine mi
cul-de-sac.

koltuk


oldum olası böyle bir sofa istemişimdir,

beyaz pijamalarımla kurulmak için.

her kadın kendi ağacını tanır!

(ve çaresizliğin en belirgin şekli,elini uzatıyorsun,ben tutuyorum,sessizce)

sana geldiğimde
kanatlarını,
siyah taşlarla örülmüş
o ıssız şehrin üzerinde açacak,
bulduğum bir ağacın dallarına tüneyecek
ve acıyla bağıracaktım.
her kadın kendi ağacını tanır.
uçtum o gece.
karanlığın girmeye korktuğu şehri geçtim.
gölge olmayınca ruh yalnızdı.
uludum


bejan matur

yeşilin en olma hali.

  • kaç ton yeşil???
yatağın sensizlik halinden kurtulamıyorum...



Kadınım mı???


Bir adamın sizi tek kelimeyle sahiplenişi , alışı ."Kadınım" salonda ,antrede ,mutfakta ama illaki yatakta .Ait olmanın yarattığı keyif. Hele Nizar gibi birinin ağzından,insan kendini kaftanının içindeki rüya prenseslerden sanıyor.




kadınım,
benzemem öteki aşıklarına senin
verirse sana onlardan biri beyaz bir bulut
işte yağdırdığım yağmurdur benim

verirse birisi sana parlak bir fener
üzerine düşürdüğüm şu aydır benim

verirse sana birisi bir dal parçası
ağaçtır gözünün önünde büyüttüğüm

ve verirse birisi sana bir gemi
bir yolculuktur önüne serdiğim

n~k

21 Ocak 2009 Çarşamba

Önce
yüzünü ezberledi parmak uçlarım
kapattım gözlerimi
düşledim
düşlemek hiç bu kadar manalı olmadı

tersine büyü.

biraz toz,
bir tutam acı,
sonra iyice karışmalı
dumanı havaya yayılmalı
içime sinip kalmalı
kurtulunmalı...



bulmak için değil kaybetmek için yapılan...

bruce

"Tomorrow there'll be sunshine, and all this darkness past"

tlf

önce tuş kilidini açıyorum,
kendimden bile gizliyim şimdi


rehbere dokunuyorum,


harfler akıyor,ismine bakıyorum


keşke söylemek mümkün olsa


kalbin dilediklerini


kulaklarımı kapadım
kendimden bile gizliyim şimdi.






kendimi terbiye edemiyorum ben,cul-de-sac...

ashes and snow












ashes and snow...





İçime düşen tüm cennetlere bakıyorum.
Elimle tuttuğum cennetler gördüm,
fakat bıraktım.


Tutamadığım sözler gördüm.
Azaltamadığım acılar.
İyileştiremediğim yaralar.
Dökemediğim gözyaşları.
Kederlenemediğim ölümler gördüm.
Karşılık veremediğim dualar.

Açmadığım kapılar.
Kapatmadığım kapılar.
Geride bıraktığım sevgililer.
Ve yaşamadığım hayaller.

Kabul edemediğim, bana sunulanların hepsini gördüm.
Arzu ettiğim fakat asla alamadığım mektuplar gördüm.


Olabileceklerin tümünü gördüm,


fakat asla olmayacak
yüzüm sığmasın istiyorum gözbebeklerine
bil bakalım suç kimde?

19 Ocak 2009 Pazartesi

ruhum yanındadır bu gece...


neden mi ruya...
her gece uyanip, her gece ayni rutini tekrarlamaktan, her gece 4'te seni yanimda bulamamaktan(tipki saat 3'te oldugu gibi, 2'de, 1'de, 12'de...) yakindigim icin, hickimse benim ya$adiklarimi ya$amasin istedim..kim miyim ben?
bilsem burda olmazdim, bildigim tek $ey, seninim...
şimdi akrep ve yelkovan yok bu saatlerde
düşünün içindeyim seninle.
photo by jean-babtiste mondino

kalp kırıklığı anlaşılır mı EKG de

ruhsuz bir muayene odasında soyunmak için arkasını döndü,elleri titredi ,uçuk mavi bir uçurtmaya benzeyen sütyenin kopçasını çözdü,beyaz teni ürperdi,askısı düştü. Adam yaklaşıp göğüslerini örtmesi için bir örtü verdi,hangi örtü gizleyebilirdi,utanmanın hazzını.Oturun dedi,yumuşak ama otoriter bir sesle,gülümsedi kadın.Ve dünyanın yansıması yüzünde, bir çağlayandan düşme,ferahlama hissi.EKG pedlerinin soğukluğu ,ellerin sıcaklığı ,tepkisiz bir ürperişe sahipti vücudu şimdi.En kötü rüyasını düşündü kadın,susturmak için bedeninin uygunsuz çağrısını.Edward Estlin Cummingsin şiiri yankılandı beyninde,
kalp kırıklığı anlaşılır mı EKD'e.

i like my body when it is with your body.
it is so quite a new thing.
muscles better and nerves more.
i like your body. i like what it does, i like its hows.
i like to feel the spine of your body and its bones,and the trembling
-firm-smooth ness and which i will
again and again and again kiss,
i like kissing this and that of you,
i like,slowly stroking the,shocking fuzz
of your electric fur, and what-is-it
comes over parting flesh....And eyes big love-crumbs,

and possibly i like the thrill
of under me you so quite new .

tarçın


tarçın ve erik,dünya üstü karışım gibi kokuyor bardağın içinde.Mesela uyandım,susamıştım ,suyu içereken aldım kendimdeki karamelli tarçın kokusunu.
Hiçkimseye yetişmek zorunda değilim şimdi,bütün ezanlar,bütün çanlar beni bekliyor
ve ben kendi kokumun keyfini çıkarıyorum, bir an için sarhoşluk...
x:her istediğini alır mısın sen?

y:ya sen her aldığını ister misin?
z:.....

17 Ocak 2009 Cumartesi

anı

sayfalarını çevirdiğim kitabın kokusu
bana başka bir kitabı anımsattı
başka bir kitabın kokusu
seninkini
sen
ve anımsamadığım hiçbir kitap kalmadı.

by wing shya

kutsanacak mı bedenim
beni sevenler sevmeyince
yanlızlık hiç bu kadar acıtmadı
bir kere olsun tut elimi
düşümde

15 Ocak 2009 Perşembe

ağlama ,gözyaşı hissizlik,this is my truth!

tearstears! tears! tears!
in the night, in solitude, tears
,on the white shore dripping, dripping, suck'd in by the sand,
tears, not a star shining, all dark and desolate,
moist tears from the eyes of a muffled head;
o who is that ghost? that form in the dark, with tears?
what shapeless lump is that, bent, crouch'd there on the sand?
streaming tears, sobbing tears, throes, choked with wild cries;
o storm, embodied, rising, careering with swift steps along the beach!
o wild and dismal night storm, with wind -o belching and desperate!
o shade so sedate and decorous by day, with calm countenance and regulated pace,
but away at night as you fly, none looking -o then the unloosen'd ocean,
of tears! tears! tears!
Kendi Olarak Sana Gelen
Sana gereksinimi olmadan,
seni isteyen
Sensiz de olabilecekken,
senin ile olmayı seçen
Kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan
O, işte...





O.aruba






kürek kemiklerimde saklı kanatlarımı öp gizlice...

kahrolası istek...

14 Ocak 2009 Çarşamba


gece gece,aklımda binbir düşünce

Behzad beni görse,ne çizerdi ........ üstüne

merak merak.

eller beynin bildiği dindir.
taş bir heykelin yüzünde parmaklarımı gezdirdim bugün,
anlının çizgilerinde ,gözaltı torbalarında ,dudaklarında ,
güzeldi dudakları
ben
ellerini merak ettim,parmaklarını.

taş duvarların arasında kaybolma hissi,bulunma hissi,kafamda bir müzik çalıyor,adımlarım sayılıyor buraya ait olma hissi.

13 Ocak 2009 Salı


"ovdun ve okşadın beni
çıktı içimdeki cin;
ondan ölümümü diledin."












photo by wing shya

استان یزد


استان یزد
en çok kaybolmak istediğim yer.
geri dönüşüm gibi
yuvam orada sanki
"kapı"

dil aşkı...

Bu gece latinceye aşık oldum,ama kalbimde farsça var.

12 Ocak 2009 Pazartesi

yatağın hiçlik kokusu...


tik tak,tik tak...


Gün ,yumuşak ama soğuk havayla aydınlanırken,hiç bilmediğim birini özlediğimi,merak ettiğimi fark ettim.İnsan oğlu ne çok özleyip ,merak ediyor şu hayatta.Ve işinesası ne çok bekliyor.Puslu ve gri günlerde İstanbulayrı bi güzellik taşır ve ben çoğu kimsenin sevmediği grirenge hayranlıkla,kimsesiz ıslak bir bankta oturur,uzakları seyrederim,adaları.Başka biri olduğum hayallerini kurarım,sevdiğim filmlerden sahneler aklımda.Hava griyse mutlakakieslowski,üç renk,üç renk gri var mı acaba hayatta...
Yanımda getirdiğim kahvenin kapağınıaçıyorum,bir duman yükseliyor açılan aralıktan,sonra ardından yoğun kahve kokusu,bunca iç çekişmeme rağmen ,dünyada ki bütün kötülüklere rağmen yaşam bazen öyle güzelgeliyor ki,şimdi bulunduğum noktada yaşlanabilirim.Huzur,ne dayanılmaz bi iksirsin sen,seni nerde bulacağımızınharitası da yok üstelik.Dedim ya hep bekliyoruz hayatta,saatler ilerliyor,birileri bekliyor umutla,özlemle,aşkla,merakla.Anneler çocuklarını bekliyor,çocuklar akşamlarıbabalarının eve gelişini,pencere pervazına konan sığırcıklar onlara ne zaman bişey koyacağımı,köşedeki adam sevgilisini,hersabah işe birlikte gidiyorlar.KomşumSuzan hanım,telefonun çalmasını bekliyor,gezmeye bile gitmiyor,oğlu askerde.Bense yanımdaki banka kim oturacakdiye meraklanıyorum,bana benzeyen birileri var mı diye.Günün bu saatinde,yataktan sırf burda oturmak için benden başka kim kalkar ve gelir diye merak edip,bekliyorum.Gelip geçenler ,köpeklerini gezdirenler,meraklayüzüme bakıyorlar,sabahın kör saatinde genç bir kadın,puslu ama mutlu.Saatimin tiktaklarını duyuyorum kulağımdaki müzik sustuğunda,saati merak ettiğimde saate bakarım ben,telefonunsaatine bakma alışkanlığım oluşmadı hiç.Severim saatleri,işleyişleri,iç aksamları,tiktakları... Dedemin benim yanımda kösteklisinin arkasınıaçtığı an zihnimde bir fotoğraf,dönen dişli,o küçüksarı pırılıtılı parçalar.Bekliyorum,bekliyorsunuz,yaşam ne getirecek diye bekliyoruz...Gelecek olanı aramalı mı,yoksa durup beklemeli mi.Sabit mi kalmak lazım ,gelen bulsundiye bizi.Birazdan gideceğim bulunduğum yerden,gelense asla bilmeyecek beklediğimi. nazım'ın şiiri var..
saat dört yoksunsaat beş yokaltı, yedi, ertesi gün daha ertesi ve belki kimbilir...
nulli se dicit mulier mea nubere mallequam mihi,
non si se iuppiter ipse petat.
dicit: sed mulier cupido quod dicit amanti,
in vento et rapida scribere oportet aqua.



Kim olduğumu ne bilirlerdi.
Şimdikorkunç zordu beni sevmek;
ve ben,buna yalnız Biri'nin gücü yeteceğini seziyordum.
ama,
o Biri,
istemiyordu henüz.
Rilke
içimde acıklı bir ağlama hissi ,sen hissi ,ben hissi
ağlayacağım ,kabul etsem kendimi....
y.
gülüşünün düştüğü yer ne kadar derin?
gözlerinin dokundukları değiştiriyorlar mı renklerini hala?

11 Ocak 2009 Pazar

the other i am?


believe in you my soul, the other I am


must not abase itself to you,


And you must not be abased to the other.


Loafe with me on the grass,


loose the stop from your throat,


Not words, not music or rhyme I want,


not custom or lecture, not even the best,


Only the lull I like, the hum of your valved voice.


whitman .













It is a restless moment.

She has kept her head lowered,

to give him a chance to come closer.

But he could not, for lack of courage.

She turns and walks away.
That era has passed.Nothing that belonged to it exists any more.





מה שלא יהרוג אותי יחזק אותי




10 Ocak 2009 Cumartesi

4,3,2,1 tıp!
oyun bitti

Ben Giderken...




Giderayak işlerim var bitirilecek, giderayak.
Ceylanı kurtardım avcının elinden ama daha baygın yatar ayılamadı.
Kopardım portakalı dalından ama kabuğu soyulamadı.
Oldum yıldızlarla haşır neşir ama sayısı bir tamam sayılamadı.
Kuyudan çektim suyu ama bardaklara konulamadı.
Güller dizildi tepsiye ama taştan fincan oyulamadı.
Sevdalara doyulamadı.
Giderayak işlerim var bitirilecek,
giderayak.










9 Ocak 2009 Cuma

Undress


All I wanna do is make love to you

One night of love was all we knew

All I wanna do is make love to you

I’ve got lovin’ arms to hold on to

Oh, oooh, we made love

Love like strangers

All night long

We made love
http://www.youtube.com/watch?v=eEisqCZUt-Q

Undress.
Take off your clothes.
Take off your body.
Hang them up behind the door.
Tonight we can go deeper than disguise
.

Gladyatör

http://www.youtube.com/watch?v=1xpkRj99FH0&feature=related

belirsizlik kaynatan bişey,bir gladyatörü beklemek istiyorum,
çiçek yüklü bahçemde.

Sessizliğin Sesleri...

Usulca kapatıyorum gözlerimi,sessizliği dinliyorum.
Evren içimde kalabalık bir ev gibi...
Ben,annesini pazar yerinde kaybetmiş 3 yaşında kız çocuğu.

Kapı

Baktığım yeri göremiyorum bir saattir,elimde kadeh,rüzgar pervasız esiyor hava soğuk,sanki soğuktan daha büyük dertlerim var hissediyorum.Bilmediğim bir kapıyı arıyorum günlerdir ama kalıbı mutlu hayatıma konduramadığımdan söyleyemiyorum kimseye.Sana da rahat mı batıyor klişesinden korkuyorum ama yaklaşan bişey var hissediyorum.Beni değiştiren ,manalandıran ölesiye korkutan bişey.Ansızın irkildim,yön değiştiren rüzgar ,ensemi yalayıp geçti,ben yeniden dikidiğim su kenarına döndüm,gördüğüm su gerçekmidir? "Ne yapıyorsun burda tek başına güzelim" diyen kocamınsakin ,huzurlu sesine döndüm,az sonra söyleyeceklerimin kanınıdonduracağını bilmiyor,bense ürkek bir ceylan gibi ağacın arkasında ki aslanın kokusunu almaktayım...-ben eve gitmek istiyorum..-sıkıldın tabi sen,sevmezsin böyle sakinliği..-sakinlikle alakası yok ,çok uzun zamandır yollardayım, eve gitmek istiyorum...-ne bu yeni yazdığın bişey mi?(sesizlik)iyi misin sen? Daha dün geldik,korkutma beni...-eve gitmeliyim,yatağımda uyumalıyım..-tamam ,sabah kahvaltıdan sonra gideriz ..-eve gitmek istiyorum ama evim neresi bilmiyorum dedim ,ağlamaya başladım.Makarası boşa alınmış bir çapa gibi dibe batmaktayım,omuzlarım sarsılıyor,benim olmayan bir hayatıyaşadığım hissiyle kavruluyorum.Sinirlerin bozulmuş senin diyorkocam,ev ,çocuk ,iş derken kendimi yaşayamadığımdan sıkılıyorumsanıyor.Kendi başına tatile git istersen diyor,kırılacak diyezaten tatildeyim eve gitmek istiyorum diyemiyorum.Bir yerdebana ait bir kapı var, nerede bilmiyorum,deli gibi aranmaktayımSanki bulsam,ya da kapı beni bulsa ,açıp gireceğim içeri,uzanacağım yatağıma,benim olana.Kapı,ben bulamadım ,sen bulsana beni...