7 Ağustos 2010 Cumartesi

zaman sensin



sana büyük bir sır söyleyeceğim.

zaman sensin

zaman kadındır.

ister ki
hep okşansın diz çökülsün hep


dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına

bir taranmış

bir upuzun saç gibi zaman

soluğun buğulandırıp sildiği ayna gibi



zaman sensin, uyuyan sen

şafakta ben uykusuz seni beklerken

sensin gırtlağıma dalan bir bıçak gibi

ah bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın

bu durdurulmuş zamanın işkencesi mavi çanaklarda kan gibi

bu göz susuzluğundan sen yürürken odada

bense bilirim büyüyü bozmamak gerektiğini

daha beter seni kaçak

seni yabancı bilmekten

aklın ayrı bir yerde gönlün ayrı bir yüzyılda kalmaktan



tanrım ne ağırdır sözcükler.

asıl demek istediğim bu

hazzın ötesinde sevgim

hiç bir zararın erişemeyeceği yerde bugün sevgim

sen ki benim saat-şakağımda vurursun

boğulurum soluk alıp vermesen

tenimde bir duraksar ve yerleşir adımın

sana büyük bir sır söyleyeceğim.

her söz

dudağımda bir dilenen zavallı

acınacak bir şey ellerin için kararan bir şey bakışının altında
işte bu yüzdendir sık sık seni seviyorum deyişim

boynuna takabileceğin bir tümcenin o parlakça kalp kristali

kaba konuşmamdan gücenme benim.

bu konuşma

ateşte şu tatsız cızırtıyı çıkaran sudur o kadar
sana büyük bir sır söyleyeceğim.

bilmem ben

sana benzeyen zamandan söz açmayı

bilmem senden söz açmayı bilir görünürüm

tıpkı uzun bir süre garda

el sallayanlar gibi gittikten sonra trenler

bilekleri sönerken yeni ağırlığından gözyaşlarının
sana büyük bir sır söyleyeceğim.

korkuyorum senden

korkuyorum yanın sıra gidenden.

pencerelere doğru akşam üzeri

el kol oynatışından söylenmeyen sözlerden

korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan

korkuyorum senden.
sana büyük bir sır söyleyeceğim.

kapat kapıları

ölmek daha kolaydır sevmekten

bundandır işte benim yaşamaya katlanmam

sevgilim.
l.a