24 Ocak 2009 Cumartesi

anlık ölüm!

Dudaklarına dokunuyorum senin, kenarlarını çiziyorum tek parmağımla, sanki benim elimden çıkmış ağzın, ilk kez aralanıyor sanki; gözlerimi kapamam kafi, her şey yeniden yeniden başlıyor, elimin altında, her seferinde bir başka ağız doğuyor istediğim türden, elimin seçip yüzüne yerleştirdiği nice ağız arasından seçilmiş bir ağız bu, seçen benim, kendi ellerimle yüzüne çizivermek için onca özgür ben seçtim, nasıl olduğunu anlayamadığım bir rastlantı sonucu olarak, elimin altında çiziktirdiğim ağıza tıpa tıp uyan bir ağız oluyor seninki.Bana bakıyorsun, çok yakından, gitgide yaklaşıyor yüzün, seyrediyorsun beni, tepegözüz sanki, gözlerimiz büyüdükçe büyüyor, üstüste gelerek iki göz tek göz oluyor: tepegözler birbirine bakmakta, solukları karışmış birbirine, ağızlar buluyor yekdiğerini, dudaklar sıcacık, kavgada, dil düşlere henüz dokunmuş, bir sessizlik dil üzerinde, bir eski koku, mis gibi, ağır bir hava dolanıp duruyor. O an işte, ellerim dalıyor saçlarına, derinlerini okşuyor ağır ağır, ikimizin de ağzı çiçek ve bal dolu sanki, sarmaş dolaş, öpüşüyoruz, hızlı hızlı, derin duyumlarla. Isırıyorsak eğer, acısı tatlı, birbirine karışmış soluklarımız içerisinde, sönüp gidiyorsak eğer, dönüşüyorsak kısa ve korkunç bir boğuluşa, ölüme, bu anlık ölüm güzel. Tek bir tükürük tek bir olgun meyva tadı; yapışmışsın bana, duyuyorum titremelerini, suda titreşen ay gibi aynı...
Cortazar - Seksek.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Ne zaman böyle baksa, acı çikolata karası gözleri, incecik suluboya fırçasıyla çizilmiş gölgelere dönüşüveriyordu. O nazenin çizgileri baştan çizmekle yükümlüymüş gibi titriyordu ellerim. Su fazla gelir, boya dağılır da, gözleri silinir diye ödüm patlıyordu. Böyle zamanlarda, gözlerinin acayipliğinden alamıyordum gözlerimi.