30 Nisan 2009 Perşembe

kim getirecek bize,ellerimizi ısıtacak güneşi?


Göklere inanırdım eskiden

ama sen, denizlerin derinliğini gösterdin bana,

ölü kentleri,

unutulmuş ormanları,

boğulmuş gürültüleriyle.

Gök, şimdi yaralı bir martı,süzüldü denize.

Sana kargaşalığın üzerindeki

köprüyü kurmaya çalışan bu el kırıldı.

Bak bana:

ne kadar çıplak ve suçsuz

duruyorum önünde.

Üşüyorum.

Kim getirecek bize

ellerimizi ısıtacak güneşi?

Susuyorum.

Dinliyorum.

Kimseler geçmiyor

gecemizin karanlık sokağından.

Yıldızlar kazaya uğramış

karanlık surların ucunda sendelerken

koparılıp alınan bir kartalın

paslanmış gözlerinde.

Bağlı ellerin kapıyor çıkış yolunu.

Yalnız senin sesin adımlıyor gecenin dehlizini

çarparak taşlara uzun kılıcını.

Vakit geç,

Ölüm geri çeviriyor beni.

Hayat istemiyor.



Ben şimdi nereye gidebilirim




3 yorum:

beenmaya dedi ki...

Herşey sırasıyla aslında bu hayatta öyle değil mi. Şimdi acı çekmenin zamanı mesela. Sonra yavaş yavaş dinmenin, dindirmenin. Yavaş yavaş sönmenin. Köze dönüp de içinde yanan ateşin, dumanının tütmesinin...Ama asla unutmanın değil. Zaman unutturmuyor çünkü. Unutmuş gibi yapmanı sağlıyor sadece. Sarıp sarmalayıp eksilen yerlerini, kaldığın yerden devam ettiriyor. Hadi şimdi sıra sende.

Önce henüz dumanı tüterken üzerinde, zamanın sana uzattığı bavula katlayıp bir güzel özenle yerleştireceksin ona ait herşeyi. Çirkinleşmesin, kirlenmesin bekledikçe, düşündükçe diye lavantalar koyacaksın aralarına. Kitleyip kapatacaksın bir güzel. Belleğindeki az kullanılan odalardan birine yerleştireceksin bavulu, kapatacaksın kapıyı üzerine. Anahtarı kendinin bile hatırlamayacağı bir yere koyacaksın.

Hayat zamanın salladığı kocaman bir salıncak gibi. Bırakacaksın kendini zamanın kollarına sallanacaksın. Bir ileri bir geri gidip geleceksin sürekli. Bir hızlı bir yavaş. Bir geçmişte, bir şimdiki anda. Zamanla alışacaksın. Hepimiz aynısını yapmıyor muyuz zaten. Ve unutacaksın zaman içinde. Aslında unutamadan, unutmuş gibi yapacaksın.

Geride arasıra sadece senin duyacağın, sonsuza dek sürecek bir sızının ince bir fısıltısı kalacak kulağında. Daha sıkı sarılacaksın böyle zamanlarda salıncağın iplerine düşmemek için. Fısıltıları rüzgardan sanacaksın. Rüzgara yoracaksın.

Sonsöz; Zaman unutmuş gibi yapmanın zamanı şimdi hadi. Otur salıncağın bir köşesine, yanıbaşıma. Bir dostun sözüne yasla şimdi başını, bir dostun yüreğine...

hayatın ortasında'nın blogunu daha fazla meşgul etmemek için buraya yazmak istedim. buradan sana...

y. dedi ki...

Şimdi döndüm, ve birinin beni düşünerek ,bunları yazmasından beni bu derece tanımış olmasından bu kadar ağlamalı bir keyif alacağımı öğrendim.Beni salıncakta yanına oturtuğun için sağol ,omzun için,evet şimdi acıyı çekmenin zamanı ama herkes geçecek derken ,geçeceğine inanmaktan başka çare var mı?beni kum havuzunun orada ayakta dikilmekten kurtardın ,üstelik ne zaman birnin koşup beni düşüreceği belirsizken.
ne güzel senin yüreğin :)

beenmaya dedi ki...

senin yüreğin gibi :)))