3 Eylül 2009 Perşembe

yaz sonu


sukürenin perisi sen; sen, taşkürenin avcısı,

bir kişi daha olsa yanınızda

siz orda öpüşürken,

ne diyorum bir kişi daha;

alamut kalesinde öpüşürdünüz.

ona göre gelişirdi her şey,

yeni bir güzelduyu açılırdı

bir töre cançekişirken.
*

karagözlü hançer, sen; sen, mavi bakışlı kılıç,

unutulmazlarınızı dökerken birer birer,

iki kişi daha olsa yanınızda,

ihri'nin vuruluşu ve çantası

ve elindeki tuğla da gelirdi gündeme;

daha sonra kesilen barsağı, iki metre;

kediler uzaklaşırdı ısrarla camdan bakan;

ne diyorum iki kişi daha.
*

kavaldan akan gökyüzü, sen; sen, düşten geçilmez bahçe,
sınıf arkadaşları, şarap ve tüzük kokan,

dağın Eskisi'ne iki vadiden seslenirken,

ne diyorum beş kişi daha olsa yanlarında,

ama her şeye üçünün bileşkesine varan;

ne bilim-sanatı Hayyam'ın, ne siyaseti Nazım'ın,

ne yiğitlik, ne aşk...

bir şey kalmazdı tek başına.

ahırlarımızda her zaman sana ayrılmış bir at vardı.
*

ve sen sonunda bir gün çıkar gelirsin diye,

çok şeyin adı küçük yazıldı;

silinmez anlar vardır,

karşı konmaz özlemler,

ben şimdi ne istediğimi de bilmeden artık

bağırıp duruyorum ya, şurda,

sen yaz sonu ilan eden güzel keten,

güneşten yırtılmış caz,
sen!



c.s

1 yorum:

OlurÖyle dedi ki...

öf ya öf ya..öf!:(

ne diyim ne diyim içimdeki sessizlik böyle hecelerle vuku bulmakta yalnızca..