12 Kasım 2009 Perşembe

küçük prens

gezegenlerden birinde yaşayan kırmızı yüzlü bir adam tanıyorum.tek bir çiçek koklamamış,tek bir kez bir yıldıza bakmamış, kimseyi sevmemiş. yaşamı boyunca tek yaptığı şey birtakım sayılar toplamak. o da bütün gün kendi kendine aynı şeyi söylüyor, senin gibi. çok önemli işlerim var benim! bunları söyerken gururla kabarıyor göğsü. ama o bir insan değil ki,mantar!

ne?

mantar!


küçük prensi şimdi öfkeden bembeyazdı. çiçeklerin milyonlarca yıldır dikenleri var. milyonlarca yıldır koyunlar dikenli çiçekleri de yiyorlar. peki, bu çiçeklerin hala dikenleri olsun diye çabalamalarının nedenini anlamaya çalışmak önemli işlerden sayılmıyor. koyunlarla çiçeklerin arasındaki bu savaş kırmızı yüzlü adamın topladığı rakamlardan daha mı önemsiz? hele benim gezegenimde, yalnız benimkinde yaşayabilen bir çiçeğimin olduğunu, bunun koyunun bir ısırışta yok edebileceğini düşün. bu çok mu önemsiz?


şimdi de yüzü al al dı.


insan bir çiçeği severse, milyonlarca ve milyonlarca yıldızda yalnız tek bir çiçek açarsa, işte o yıldızlara bakarak mutlu olur. kendi kendine şöyle der: işte orada, o yıldızlardan birinde benim çiçeğim. ama koyun çiçeği yedi miydi bütün yıldızlar kararıverir...



bu da hiç önemli değil, öyle mi?


e.

3 yorum:

deep dedi ki...

Küçük prens büyük bir dağa tırmandı. Daha önce kendi gezegenindeki üç yanardağın dışında hiç dağ görmemişti. Bu yanardağların boyu ise sadece dizlerine geliyordu. Sönmüş yanardağı tabure olarak kullanırdı. Ona ayaklarını uzatırdı. Kendi kendine : “Bu kadar yüksek bir dağın tepesine tırmanırsam, bütün gezegeni ve gezegendeki bütün insanları görebilirim” dedi. Ama görebildiği tek şey, diğer dağların sivri dorukları oldu.

BENİM İÇİN BU DÜNYADA YAYIMLANMIŞ ENGÜZEL KİTAPLARDAN BİRİDİR BÖYLESİ GÜZEL BİR PAYLAŞIMDA BULUNDUĞUNUZ İÇİN SONSUZ TEŞEKKÜR EDERİM.
SEVGİLER

gölge dedi ki...

Ben bunu her okuduğumda mutlu oluyorum, yine mutlu oldum. Sağol :)

Antartika Konsolosu dedi ki...

ben de blogumda daha önce bi bölümünü paylaşmıştım küçük prensin...

“Eğer elli üç dakikam olsaydı,” dedi küçük prens, “Bir su pınarına doğru ağır ağır yürürdüm.”


insan 70ine de gelse okumamışsa okumalı bu kitabı...