1 Şubat 2010 Pazartesi

sır için sonnet



gidecek... kendisiyle yitecek belki sır’ı:
hiçbirşey kalmayacak... sâdece kırık bir cam;
hepsi o kadar işte! –ve ne varsa aykırı
bildiğin, senden olan... –ve bitecek serencâm!..
âh, ince duvarlara çakılan kaba saba
bir çiviye tutunmuş... eğreti, öyle sarsak;
çerçeve yenik düştü gümüşe ve ahşaba;
dökülür sır’ı yüzün, aynalara bakmasak...
hani aşk’ı yazılacak olanda arıyorken bir sahaf,
yitirir ya, kitapta yazılmış olanları;
nasıl biraraya gelir derken, ne tuhaf!
sonunda hep aynalar buluşturur onları...

yüzüme bakmaz oldu aynalar, neden katı?
âh, benimki değil bu... –aynaların hayatı...


h.y

Hiç yorum yok: