25 Mart 2010 Perşembe

şiir seni inandırsın



başlangıçta sen yoktun elbet
ben yoktum
elbet yoktu aşk

kimine kız oldun bugüne kadar
kimine oğul
kimine kral kimine padişah
kimine cumhuriyet oldun
kimine mahrumiyet

çamurda yetişip de
çamur gibi kokmayanım benim ah!
dünyada konuşulmayan bir dille sevenim beni

bir valizin içinde
gezer gibi yaşıyorum artık
iki parmak aralık bıraktım başucumu
yedi kutsal tepe, yedi kutsal nefes gibi
adını yazıyorum bir de
gözümün değdiği, elimin gördüğü her yanıma
nüfusuma geçirir, evlat edinircesine
sahipsiz bütün çocukları o sokaklarındaki
en şık en zarif haliyle Türkçe’nin
şiir seni inandırsın…

kötülük birdenbire gelirmiş meğer
felaketler birdenbire
bitermiş birdenbire aşk
yüz otuz ölün, kırk dokuz ağır yaralın oluveririm birdenbire

sana kalırsa
gereksiz telaşlar yumağınım ya ben senin
Avrupa’nın Afrika’yı nasıl yağmaladığını hatırla
nasıl dayandıklarını ya da
Gelibolu’ya kadar
sokaklarında nasıl dolaştıklarını
ve nasıl paylaşamadıklarını hâlâ Doğu’nun ortasını
nasıl parçalandığını bazı ülkelerin
birdenbire
hatırla! ..

Berlin Duvarı yıkıldı!
Yıkılsın!
ama sen gider gitmez
öldü ardından Attilâ İlhan’da
hatırla!


peki sence
sadece bir sözcük müdür özgürlük?
yan yana gelmesi gibi bazı harflerin,
vatansızlık nedir? Nedir aşksızlık?

sence ne anlama geliyor
“Devlet ve Tabiat”
“Çocuk ve Allah”
ensest ne yana düşer?
ne yana düşer bu vahşet
bu kanın kana tacizi…

bence
Osmanlı İmparatorluğu’nun
gerileme devri bile değiliz de
neyiz biz artık seninle?

deli duam, mahcup dileğim
hercaî meleğim
ey hayatında gördüğü son güzel şey
suyun ve ışığın

sözcükler ülkesi
şa(h) irim benim
hadi bana bir söz ver n’olur
yerinden edeyim
bütün dillerini dünyanın.


n.s

Hiç yorum yok: