1 Mayıs 2010 Cumartesi

im ad değildi daha


bir zamanlar sözcüklerin bizim dışımızda da yaşamları vardı, ama anlamları yoktu.

eskiden bir ustura, bir su kovası, bir at yan yana gelebiliyor­du. dünya anlaşılmak için değildi.
eskiden sözcüklerle bu denli yakınlığımız yoktu. balkon ile tanışmamız yenidir. (balkon çocukluğumuzdur.) kırmızı sesti es­kiden. nergis kendi adını bilmezdi. aklına estiği gibi yaşardı. ölüm sözcüğü eskiden de iki heceydi, evlere girer çıkar, yatak turları atar, ağaçlarla alay ederdi. bugünkü gibi de işini hep tek başına görürdü.
im ad değildi daha.
bir zamanlar anlam sözcüklerin umrunda değildi. nuh pey­gamber'in : "ben iki bin yıl önce karım, çocuklarım, gelinlerim, hayvanlarımla cudi dağı'nda gemisi karaya oturan nuh peygam­berim." sözlerine karşı - anlamın kıyılması adına - imgeleri sürer­ler (şairlerin her gece kağıtlarına yeşil muhammed'ler, sarı isa'lar indiren imgeleri) sözcük olduklarını unuturlardı. (imgele­re dönüştüğünde sözcükler tanınmaz: sözcükleri kaldırın, dünya durur!) bazen de eğretilemelerin büyüsüne kapılıp - eğretilemeler şiirin kral yoludur - adlarının üstünü çizerlerdi. bazı da sim­gelerin buyruğunda (simgelere elini kaptıran kurtulamaz) ordan oraya savrulup giderlerdi
 
im ad değildi daha
 
i.b

Hiç yorum yok: